Blockchain kimilerine göre henüz beklenen oyun değiştirici olmadı. Bunun sebebi olarak gösterilen sebep ise “Occam Prensibi” olarak tanımlanmakta.

Blockchain’in geldiği ve geleceği noktanın önemi konusunda hemen herkes hem fikir. Bununla birlikte aşılması gereken çeşitli engeller de yok değil. McKinsey’nin Boston ofisi yöneticilerinden Matt Higginson, San Francisco ofisinden Marie-Claude Nadeau ve Silikon Vadisi ofisinden Kausik Rajgopal ortak imzasıyla yayınlanan bir yazı, Blockchain ve Occam Prensibi arasındaki ilişkiyi inceliyor.

Occam Prensibi, en sade ifadeyle “Karşılaştığınız bir problemde her şey eşitse, en basit açıklama doğru olandır.” anlamına geliyor. “Blockchain’s Occam problem” başlıklı makale de Blockchain’in durumunu bu açıdan ele alarak mevcut durumu ve neler yapılabileceğini aktarıyor.

Blockchain girişimlerine yönelik risk sermayesi fonunun 2017 yılında 1 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığına dikkat çekilen makalede Blockchain’in potansiyel bir oyun değiştirici olduğu ifade ediliyor. Bununla birlikte harcanan para ve zaman dikkate alındığında elde edilen faydaların istenilen seviyede olmadığı da aktarılıyor. Pek çok çalışmanın fikir, bir o kadarının da geliştirme aşamasında olduğuna vurgu yapılırken, konu kanıtlanmış başarılar olduğunda Blockchain’in zayıf bir karneye sahip olduğu belirtiliyor.

Bebek adımları

Bunun sebepleri arasında bu teknolojinin henüz emekleme safhasında olduğuna dikkat çekilmiş. Blockchain’in diğer alternatiflere oranla dengesiz ve pahalı bir teknoloji olduğu da yazıda kendine yer buluyor. Pek çok uygulamada Blockchain’in henüz klasik yaşam döngüsü teorisine göre endüstrinin başlatılması veya belirli bir ürünün piyasaya sürülmesi noktasında olduğuna değinilirken, çeşitli FinTech uygulamalarının daha kolay ve daha ucuz bir şekilde çözüm üretebildiğinin altı çiziliyor.

Makalenin yazarları, Blockchain’in 2012 – 2015 yılları arasında finans sektörü tarafından yönlendirilmesinin etkili olduğu konusunda hem fikir. Sigorta ve kamunun da bankaları takip ettiği belirtilmekle birlikte bir üst paragrafta bahsettiğimiz FinTech girişimlerinin çıkardığı çözümlerin Blockchain’i arka planda bıraktığı kaydediliyor.

Blockchain’in özel bir ağ gereksinimi duyması da basit çözüm arayanların zihinlerini karıştırıyor. Blockchain’in temel mantığının şirketler ile veri ve sistemleri standartlaştırma için iş birliği yani rekaberlik olduğuna atıfta bulunulan yazıda, az sayıda şirketin tüm sektöre fayda sağlayacak bir gelişime öncülük yapma arzusuna sahip olduğu vurgulanıyor.

Blokchain nerelerde daha güçlü?

McKinsey uzmanları, Blockchain’in finans sektörü özelindeki durumunu bu şekilde özetlerken avantajlı olduğu konumlara da yazıda yer veriyor. Bunlardan biri, sigorta, tedarik zincirleri ve dağıtık defter teknolojisi ile verimliliğin sağlandığı ve sahtekarlık girişimlerinin engellendiği sermaye piyasaları. Makalenin üç ismi bunu “niş uygulamalar” olarak tanımlıyor.

Bir başka avantaj ise modernizasyon değeri. Blockchain’in stratejik olarak modernleşmeye yönelik endüstrilere hitap ettiği ifade ediliyor. Bu sektörler, Blockchain’i dijitalleştirme, süreçleri basitleştirme ve iş birliğini sürdürme isteklerini destekleme aracı olarak görüyor. Örnekler ise şöyle sıralanıyor: Küresel deniz taşımacılığı sözleşmeleri, ticaret finansmanı ve ödeme uygulamaları. Bununla birlikte, Blockchain’in pek çok durumda aslında çözümün küçük bir parçası olduğu ve gerçek bir dağıtık defter uygulaması içermeyebileceği bilgisi de veriliyor.

Bir diğer artı puan ise itibar. Çok sayıda şirketin itibarlarını yükseltmek adına Blockcahin bazlı pilot uygulamaları takip ettiği ifade edilirken, bunların hissedarlara ve rakiplere yenilikçi yönlerini gösterme amaçlı olduğu belirtiliyor.

Blockchain’i nasıl bir gelecek bekliyor?

Bu nispeten karamsar olarak tanımlayabileceğimiz yazıda Blockchain için çeşitli gelecek öngörülerine de yer verilmiş. Bu noktada; “İşlem süreçlerinde gerçekten devrim yaratacak ve maliyetlerin düşürülmesi ve verimlilik kazanımına yol açabilecek mi?”, “Piyasa altyapılarında ve veri yönetiminde gerekli değişiklikleri haklı çıkaracak kanıtlanmış faydaları var mı?” yoksa “Güvenli bir dağıtık defter uygulaması, eski altyapı için olası değişimler tasarlanırken öncelikli seçenek mi?” soruları peşpeşe sıralanıyor.

Yazarların bir diğer sorusu ise işlem ve kayıtlara yönelik gecikme süresi. Özellikle nesnelerin interneti uygulamalarında bunun önemli bir problem olduğuna değinilen yazıda Blockchain bazlı bir uygulamanın kendi doğrulama sınırları nedeniyle daha az aranan bir çözüm olacağı ifade ediliyor.

Bir diğer soru ise elbette güvenlikle ilgili. Blockchain için küçük de olsa bir aldatılma ihtimali olduğu yazarların yanıt aradığı sorulardan biri. Yine bununla bağlantılı olarak kuantum bilgisayarların kripto para birimlerindeki yetkilendirme kodlarını kırabilme ihtimalinin, sahtekarlığa dayanıklı olduğunun iddia eden bir ağ için tehdit oluşturacağının altı çiziliyor.

Her şey toz pembe değil, ama kapkara da değil

Yazıda Blockchain için iyimser bir bakış açısı da bulmak mümkün. Özellikle finans sektörü dışında tedarik zincirleri ile kimlik yönetimi ve kamu kayıtlarının paylaşılmasındaki örneklerin başarılı olduğuna dikkat çekiliyor.

İyimser tablonun bir diğer köşesinde ise doğru tasarlanmış bir çözümün, mülkiyetin şirketlerden tüketicilere kaydığı bir ortamda, tedarik zincirindeki başarının daha dikey olarak paylaşılması, şeffaflığı ve otomasyonu sağladığı belirtiliyor.

İlgili yazının tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.