Ekonomi profesörü Asaf Savaş AKAT, bir köşe yazısında Bitcoin’i, “Saçma sapan uçuk bir proje mi? Doğrusu bilemiyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Gelişmiş ülke merkez bankaları ortalığa böyle para saçarken yeni neslin onların paralarına alternatifi internette üretmesi beni şaşırtmaz.” diye tanımlıyor. Asaf Savaş Hoca bir ekonomist olarak, tıpkı emtia paralar gibi devletsizlik iddiası ile yaratılan bu dijital paranın varlığını iki ana fikirde kilitliyor. “Merkez bankalarının kontrolsüz para saçması” ve “yeni nesil”…

Merkez Bankaları ve Yeni Nesil

Krypted U dergisinin ilk sayısında “Blockchain Teknolojisinde Merkezi Otoritenin Teşvik Politikaları”nı tartıştıktan sonra bu sayısında IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Singapur’daki Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Zirvesi’nde yaptığı açıklamayla daha da olgunlaşan “merkez bankalarının dijital para yaratma” fikrini anlamaya çalışacağız. Bu konu, merkezi otoritelerden teşvik bekleyen blockchain yatırımcıları ve girişimcileri için de büyük önem arz etmektedir. Çünkü blockchain teknolojisi ile hızlanması muhtemel dijitalleşme sürecinde kontrolü kaybetmek istemeyen kurumların başında gelen merkez bankalarının, dönüşüme de kayıtsız kalmak istemediklerinin farkındayız. Fakat bu adaptasyon süreci için halen bir yol haritası belirlenebilmiş değil. Lagarde da bu yüzden açıklamasında “tartışmaya devam etmeliyiz” diyor. Zaten dijitalleşme süreci G7’de, G20’de, Dünya Ekonomi Forumu’nda, AB’nin kurullarında, IMF’de ve ülkelerin kurumlarında tartışılmaya devam ediliyor. Daha hızlı daha maliyetsiz ve daha güvenli veri transferini isteyen yeni neslin, insanlık 2.0’ın, teknolojiyle bütünleşen girişimcinin dönüşüm talebi için hangi yol haritasının belirleneceğinin ve bu sürece nasıl adapte olunacağının cevabı aranıyor.

Satoshi’nin yol haritası

2008 krizinden sonra Satoshi Nakamoto “A peer to peer electronic cash system” adlı makalesini dijitalleşme sürecindeki yol haritası için paylaştı. Ekonomi ekosistemindeki veri transferi için bir mekanizma yaratan Nakamoto’nun birkaç sayfada yayınladığı iddialarını, yaklaşık on yıldır bir grup kullanıcı deneyimlemeye çalışıyor. Makalesindeki mekanizmasında, merkezlerin itibarı, servisleri, bilgisayarları yerine dünyaya yayılmış dağıtık veri tabanı var. Bu dağıtık veri tabanı mekanizmasıyla, merkezlerin azaltılması ve oluşacak ekosistemin daha maliyetsiz daha hızlı ve daha güvenli olması hedeflenmiş. Ayrıca hedeflerin arasında yer alan, veri arzının (özellikle para arzının) merkezlerin kontrolünden kurtarma çabası, “para saçma” sorunsalı için de ciddi bir çözüm olarak yorumlanıyor.

Satoshi Nakamoto bu makalesini yarattıktan sonra Bitcoin’in dağıtık veri taban sağlık, eğitim, ulaşım, lojistik, kültür-sanat vb. alanlarında da bir model oldu ve çeşitli sektörlerde girişimciler projeler yaratarak borsalarda yerlerini aldılar. Bu projeler halen sektörlere cevap vermek için gelişimlerini durmaksızın da devam ettiriyorlar. Fakat Bitcoin’in de mekanizmasında var olan dağıtık veri tabanı, merkezi otoritelerin kontrolünün zayıflamasına hatta devre dışı kalmasına sebep olacağı için yaygınlaşma süreci çok yavaş ilerlemektedir. Bu yüzden Bitcoin’e karşı önerdikleri en net ve en iyi alternatif “Merkez Bankalarının Dijital Paraları” diyebiliriz.

Merkez Bankalarının Dijital Paraları (CBDC)

IMF Başkanı Christine Lagarde, kripto paralarla ile ilgili birçok kez olumsuz uyarılar yaptı ama kripto paraların artık görmezden gelinemeyecek bir gelişimi tamamladığını ve bu süreci görmezden gelemeyeceklerini de ifade etti. Son katıldığı zirvede ise bu dijitalleşme süreci ile ilgili daha net tavsiyesini merkezi otoritelerle ve kamuoyu ile paylaştı:

“Merkez Bankaları dijital para üretmelidir”

Konuşmasında tam olarak “Biraz daha açık olayım: Merkez Bankaları kendi dijital paralarını çıkarmalı mı? Bir başka deyişle hesapları doğrudan Merkez Bankaları tarafından oluşturulup vatandaşların ve şirketlerin ödemelerde kullanılabileceği devlet destekli bir dijital para olabilir mi? ‘Mevcut bankacılık sistemindeki para işleyişi de bu şekilde. Ne varki bunda?’ diyebilirsiniz. Öyle ama, aynı kağıt parada olduğu gibi, parayı dijitalleştirme görev ve sorumluluğu özel bir kuruma değil devlete ait olmalı!” diyordu.

Bu açıklama haber portallarına düşer düşmez ciddi etkileşim aldı. Çünkü kripto para da bir dijital paraydı ve IMF başkanı dijital paraların desteklenmesi gerektiğini söylüyordu. Daha önce birçok kez olumsuz görüşün yanında olumlu rapor da yayınlayan IMF için bu açıklama tamamlayıcı gibi göründü. Fakat bu paraların nasıl yaratılacağı daha belli olmadığı için IMF Başkanı’nın açıklaması üzerinden, kripto para ve blockchain için olumlama yapmamız çok zor gibi görünüyor. Bu yüzden yaratılma sürecini daha iyi incelemeliyiz.

Merkez bankaları dijital parayı nasıl üretirler?

Lagarde’ın açıklamasından dijital paraların mekanizmasıyla ilgili çok fazla ayrıntı alamıyoruz aslında. Ama anladığımız kadarıyla, kısmı bir anonim sağlanarak devletin yaratacağı dijital dijital paralar, herkese açılan hesaplarda transfer işlemleri gerçekleştirecek . Bu süreç için daha önce çalışma yapan İŞ Yatırım Uluslararası Piyasa Müdürü Şant Manukyan, merkez bankaların önünde iki farklı yol olduğu iddiasında bulunuyor. Manukyan bu iki yolu da,“Temelde merkez bankaları zaten dijital paraya geçmiş durumda. Bankaların Merkez Bankası hesaplarında tuttuğu para/rezerv dijital para kavramına birebir uyan bir formattadır. Top yekûn dijital paraya geçiş ise söz konusu Merkez Bankasının bu hesapları bankacılık sektörü dışındaki diğer unsurlara yani finans dışı şirketlere ve kişilere açması ile gerçekleştirilebilir. Bu adım sırasında kripto paralarda kullanılan dağınık veri tabanı (DLT) teknolojisi kullanılabileceği gibi merkezi uygulama (CL) sürdürülerek de gerçekleştirilebilir. Hangi teknolojinin tercih edileceği tamamen kullanım kolaylığı, hızı ve maliyetine bağlıdır.” şeklinde özetliyor.

Dağıtık veri tabanı teknolojisi “Bitcoin’e değil altyapısı olan blockchaine odaklanalım” dediğimiz mekanizmadır aslında. Daha güvenli bir ağda verilerini saklamak isteyen bu yeni neslin, verilerini merkezlere değil de dağıtık deftere kayıt ettiği bir teknolojidir. Merkezi uygulamalar ise Ripple gibi sistem sahibinin yetkilendirdiği özel merkezlerden yönetilen bir alt yapıdır. Yeni nesil bir merkeze veya özel şirketlere güvenmektense bu verilerin şeffaf bir şekilde düğümlerle (node) dağıtılmasını arzuladığı için dağıtık veri tabanına ciddi ilgi göstermektedir. Çünkü Nakamoto, Bitcoin’in yaratılmasındaki amacının, “merkezlere saldırı olduğunda, merkezler kötü yönetildiğinde, merkezler iflas ettiğinde” değerlerimizin etkilenmeden seyahatine devam edeceği ödeme-veri transfer sistemini yaratmak olduğunu iddia etmektedir. Lagarde ise açıklamasında dijitalleşme sürecinde “merkezlerin kontrolü” vurgusunu yapmasıyla, Satoshi Nakamoto’nun takımından ayrıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden blockchain ve kripto para karşıtı Nouriel Roubini “Why Centrel Bank Digital Currencies Will Destroy Cryptocurrencies” (Neden Merkez Bankalarının Dijital Paraları Kripto Paraları Yok Edecek) başlığı ile bir yazı yayınladı. Roubini yazısında Lagarde’ı refere ederek; orta yolun bulunduğunu, blockchain teknolojisini gerek kalmadan daha hızlı daha maliyetsiz ve daha güvenli bir dijital paraları merkez bankaları ile özel bankalar yaratabileceğini ve bu durumda kripto paraya da ihtiyacın kalmayacağını savunuyordu. Bu detaylandırma Lagarde’ın açıklamalarını daha net anlamamızı ve güçlü merkez bankaları için düşünülen yol haritalarını okumamızı sağlıyor. (Roubini’nin yazısına Ekonomi yazarı Erkan Öz’ün cevap niteliği taşıyan flood’u okumanızı tavsiye ederim. Twitter.com/erkanozz.).

Bu durumda dağıtık veri tabanı teknolojisini tercih etmeyecek muhtemel otoriteler, merkezi çözümlerle yaratılacak dijital paralar için,

1- Bütün vatandaşlara hesap açılabilir

2- Mevcut itibari parayı da dijitalleştirerek arzı tamamen kendileri kontrol edebilir

3- Buna bağlı olarak veriler-işlemler merkezi bir sistemle korunur

4- Aracı servis sağlayıcılar da hizmet sağlayabilir (Örneğin en güçlü adaylar biri Merkez Bankaları ile anlaşma yapan, Ripple).

Yukarıdaki ve buna benzer birçok pratikler merkez bankaları için önemli adımlar gibi görünüyor. İnternetin ve makina kullanımının yaygınlaştığı ekonomide de ciddi katkı sağlayacak olması yadsınamaz bir gerçektir. Merkezi otoriteler paranın dijitalleşmesi ile de verginin koordinasyonunda verimliliğin sağlanması, kayıt dışı ekonominin azalması, ödemeler sisteminin hızının arttırması gibi birçok fayda sağlayacaktır. Fakat blockchain teknolojisini yaratan yeni neslin talepleri bu pratiklerle son bulur mu?

İnsanlık 2.0 için dijitalleşme süreci

Lagarde’ın önerisi aslında fiili olarak gerçekleşiyor diyebiliriz. Birçok merkez bankasının rezervleri artık dijital olarak tutuluyor. Bankalarımızdaki mevduatların birçoğu da dijital olarak yer alıyor. Fakat yeni neslin, 2008 krizinden sonra aracı finans kurumları olan bankalarla, mevduat sahipleri arasında gerçekleşen acı deneyimler yüzünden merkez bankalarının çözümlerini yeterli görmeyebilir. Çünkü Asaf Savaş hocanın da yazısında bahsettiği gibi Merkez Bankaların “para saçmalarına” çözüm bulmak isteyen bir yeni neslin varlığını gözlemleyebiliyoruz. Lagarde’ın önerisinden veya diğer merkez bankaların açıklamalarından hatta Venezuela-İran gibi ülkelerin dijital para denemelerinden anladığımız kadarıyla merkezi otoritelerinin para arzını sınırlama gibi bir süreç izlemeyeceklerini anlıyoruz. Ayrıca birçok banka ve özel işletmeler artık kendi merkezleri/servisleri/sistemleri ile bilgilerimizin güvenliğini sağlamakta çok zorlanıyor. Sadece finans kurumları değil sosyal medya şirketleri (Facebook’un Google Analytics skandalı), devlet kurumları (Nüfus bilgilerimizin çalınması), sağlık sektörü gibi vb. kurumlar verileri koruyamadığı için dönüşüm isteyen bu yeni nesil, kendini güvende hissetmediğini iddia etmektedir. Bu yüzden merkez bankalarının itibari parayı dijitale taşıma çabasını yeterli bulmalarının zor olduğunu tahmin edebiliriz.

IMF’in liderliğinde olgunlaşan merkezi dijital paralar için bir soru işaretinin de işlemlerin anonimliği konusundaki belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz. Bireylerin yaşamlarındaki veri transferlerininin, bir hukuki problem çıkmadıkça izleme hakkı olmayan merkezi otoriteler tarafından takip edilmesi durumunda, bazı temel hakların güvenliği tartışmaya açılacaktır. Daha fazla özgürlük ve daha fazla yerelleşme isteyen topluluklar açısından IMF Başkanı’nın önerisi bir dönüşüm olarak algılanmayacağı gibi alternatiflere olan motivasyon kaynağını da canlı tutması muhtemeldir. Çünkü para arzını sınırlamayan, güvenlik konusunda merkezlere bağlı olan, anonimlik konusunda yeteri kadar şeffaf olmayan devlet projeleri bu nesil tarafından devamlı sorgulanacaktır.

Aslında kripto paralar ve blockchain teknolojisinin uygulamaları kayıt dışı ekonomi, enerji kullanımı, ölçeklendirme gibi birçok sorunla mücadele ediyorlar. Her geçen gün yeni projeler bu sorunları çözdüklerini iddia etseler de bu sorunların tam olarak çözülemediklerinin farkındayız. Fakat merkezi otoritelerden kaçan ve merkezi otoritelerin çözemediği için yaratılan bu alternatif ekosistemlerin taleplerini karşılayamadan kripto paralara ilgiyi azaltmanın çok zor olacağını tahmin edebiliriz.

Son olarak, bugün kripto paraları yasaklayabiliriz. Blockchainin dağıtık veri tabanı için geliştirdiği modellemeyi yok sayabiliriz fakat yine bir grup insan, daha fazla özgürlük için merkezleri sorgulayacak, uçtan uca yapılan transferin arasındaki aracıları yok etmeye çalışacak daha özgün bir teknoloji peşinde olacaktır. Teknolojiye yön vermek isteyen topluluklar, devletler, kurumlar, bireyler umarım blockchainin arkasındaki talepleri ıskalamazlar. Bu yüzden merkez bankalarının dijital para projelerine yön vermek isteyenlere yeni nesil adına bir mesajı hatırlatabiliriz…

“Blockchaine değil arkasındaki insanlık 2.0’ın taleplerine odaklanalım.”

Bu yazı Süleyman Girgin tarafından kaleme alınmış ve Medium hesabında yayınlanmıştır.