BLOKZİNCİRİ TÜRLERİ

  1. Bütünüyle İzin Gerektirmeyen Blok Zincirleri (Public Blockchain)

İzin gerektirmeyen blok zincirleri kamuya açık ve internet erişimi olan herkesin dahil olabildiği, işlem yapmak veya izlemek için ek izne ihtiyaç duymadığı blok zinciri türüdür. Günümüzde Bitcoin, Ethereum gibi yer edinen ünlü sistemlerin alt yapıları kamuya açık izin gerektirmeyen blok zincirleridir. Ayrıca blok zinciri üzerinde gerçekleşen işlemler tüm katılımcılar tarafından izin gerekmeksizin görülebilir. Bu yapısı blok zincirinin şeffaflığını sağlamaktadır. Ayrıca bu tip zincirler açık kaynak kodlu olmaları sebebi ile zincir üzerindeki algoritmayı herkes inceleyebilir ve algoritma hataları var ise insanlar tarafından ortaya çıkarılabilir. Algoritma geliştirmeleri blok zincirindeki üyelerin çoğunluğunun ortak kararıyla gerçekleştirilebilir, bu yöntem ile blok zinciri hatalardan arındırılabilir veya geliştirilebilir. Bu zincir yapısı blok zincirinin güvenliğini ve sürekliliğini sağlamaktadır. Çoklu karar ile zincir üzerinde değişiklik gerçekleştirilmesi sebebiyle art niyetli kişiler zincir üzerinde % 51 karar hakkı alarak zincirde olumsuz değişiklikler yapabilirler, bu durum kamuya açık blok zincirlerinin bir dezavantajı olarak görülebilir. Proof of Work (POW) ve Proof of Stake (POS) olarak bilinen iş tabanlı mutabakat ve depozito tabanlı mutabakat tipleri vardır.

  1. Bütünüyle İzin Gerektiren Blok Zincirleri (Private Blockchain)

Şirketler gibi özel yapılar verilerini gizlemek ve güvenliğini sağlamak için kapalı bir sistem içerisinde tutmak isterler. Bu sistemi blok zinciri altyapısı ile sağlamak için kamuya kapalı olan ve verilerin görülebilmesi, işlem yapılabilmesi durumları için bütünüyle izin gerektiren blok zinciri yapıları kullanılır. İzin gerektiren blok zincirleri merkezi bir kontrol altındadır ancak kayıtları dağıtıktır ve veriler bildiğimiz blok zinciri yapısına göre kriptolanarak kayıt altına alınır, ancak merkezi düğümü kontrolünde bulunduran kuruluş zincirin kurallarını değiştirebilir, işlemleri geri alabilir, bakiyeleri değiştirebilir. Blok zincirini kontrol eden kuruluş, izin seviyelerini, güvenliği, yetkileri, erişilebilirliği ve algoritmayı belirler, kontrol eder. Bu sebeple merkezi düğümün kontrolü çok önemlidir ve bu düğümün kontrolünün art niyetli kişilerin eline geçmesi ile blok zinciri ile kontrol edilen veri kaybedilebilir. Merkezi düğümlerin zincir üzerinde kontrolü olması sebebiyle tam olarak güvenilmesi zordur ancak denetim açısından kontrollere açıktır. Daha küçük ölçekli blok zincirleri olması ve düğüm sayısının az olması sebebi ile fikir birliği merkezi düğüme daha çok

bağlıdır, demokratik yapısı daha düşüktür. Ticari sırların yönetilmesi, geçmişe yönelik denetim iz kayıtlarının oluşturulması ve izinler kapsamında sürekli izlenebilir olması açısından kullanılmaktadır.

  1. Kısmen İzin Gerektiren Blok Zincirleri (Hybrid Blok Zinciri)

Bütünüyle izin gerektiren ve izin gerektirmeyen blok zincirlerinin özelliklerinin hibrit olarak kullanılması ile ortaya çıkan blok zincirleridir. Özel ve açık bölümler için, merkezi düğümü kontrol eden kuruluş hangi verilere kimlerin erişeceğini, hangi verilerin halka açık olacağını

belirler. Hibrit blok zincirleri içerisindeki veriler kamuya açıklanmamakla birlikte izin verilen özel sözleşmeler ile doğrulanabilmektedirler. Veriler gizli olsa da hibrit blok zincirinin merkezi düğüm sahibi kuruluş bu verileri ve işlemleri değiştiremez. Kapalı bir ekosistem içerisinde çalıştığı için art niyetli kişilerin ağın %51’ine sahip olamaması en büyük avantajıdır. Bu blok zincirleri üçüncü taraflara kolaylıkla erişim verilebilmesi ve geriye dönük olarak güvenilir olması sebebi ile tercih edilmektedirler. İşlemlerin gerçekleşmesi daha az maliyet gerektirir ve hızlıdır, halka açık blok zincirlerini göre daha iyi ölçeklenebilirlik sunulmaktadır.

  1. Kısmen İzin Gerektirmeyen Blok Zincirleri (Concortium Blockchain)

Federe blok zincirleri olarak da bilinen konsorsiyum blok zincirleri hibrit bir yapı barındırsa da halka açık olmasının yerine birden fazla özel kuruluşun merkezi olmayan blok zinciri üzerinde haklara sahip olması ile hibrit blok zinciri yapısından ayrışmaktadır. Belirli bir grubun sınırlı erişim haklarına sahip olduğu konsorsiyum blok zincirleri tek bir karar merkezi bulunmasından kaynaklı risklerden arındırılmıştır. İşlemlerin alındığı, doğrulandığı ve tamamlandığı merkezi düğümler olmakla birlikte diğer düğümlerin işlemleri başlatabildiği ve taşıyabildiği bir yapıya sahiptir. Tedarik zincirlerinin yönetiminde birçok avantaj barındıran konsorsiyum blok zincirleri bankacılık ve ödeme sistemlerinde de kullanılabilmektedirler.

CARDANO NEDİR?

Cardano Hakkında Genel Bilgiler:

  • Takma isim: ADA
  • Geliştirici: Charles Hoskinson
  • Programlama dili: Haskell
  • Maksimum Arz: 45.000.000.000
  • Piyasaya Arz Edilen Miktar: 31.112.483.745
  • Dolaşımdaki Arz Miktarı: 25.927.070.538

Cardano, merkezi olmayan uygulamalar için dağıtılmış bir hesaplama platformu ve ekosistemdir. İkinci nesil kriptoların başında gelen Ethereum’un en büyük rakibi olarak gösterilmekte olan Cardano (ADA) coin, üçüncü nesil bir kripto projesidir. İkinci nesil kriptolardaki ölçeklenebilirlik sorununu çözmeye odaklanmıştır. ADA temelde güvenlik, ölçeklenebilirlik ve birlikte işlerlik sunmayı amaçlar. Cardano’nun kurucusu Charles Hoskinson’dur. Blockchain geliştiricisi ve birden fazla kilit projede ortak kuruculuk yapan isimlerin başında gelmektedir. Charles, Cardano’nun yanı sıra, Ethereum ve Ethereum Classic’in de kurucuları arasındadır.

Diğerlerinden ayrılan özelliği nedir?

ADA, en temelde bir kripto paradır ve kripto işlemlerinin blockchain üzerinde gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bir yatırım ve değer saklama aracı olarak kullanılabilen ADA, ödemeler için de kullanılan bir kripto paradır. Her ADA sahibi, aynı zamanda Cardano ağında da hisse sahibidir. Ağ katılımcıları, ADA’larını stake havuzlarına aktararak ödül kazanabilir.

ADA’nın önemli özellikleri:

  • Merkezi olmayan bir finansman mekanizması geliştirerek gelecekteki kullanımları hedeflemektedir.
  • Disiplinler arası ekipler yoğun bir biçimde

kullanımını sağlayabilir.

  • Oldukça modüler işlevsel kodda çekirdek

bileşenlerin uygulanması.

  • Muhasebe ve hesaplamanın farklı katmanlara

ayrılması

  • Makul ve güvenli bir kullanıcı deneyimi ile

mobil cihazlarda çalışabilmeleri için kripto

para birimlerinin tasarımını iyileştirmeye

yönelik uzun vadeli bir bakış hedeflemesi.

Shelly Güncellemesi:

Roadmap’in ikinci aşaması olan Shelley Çağı’nın odak noktası “Merkeziyetsizlik”. Shelley upgrade’i (yükseltme), şu günlerde konuşulan oldukça önemli başlıklar arasında. Byron’ın ardından gelen bu dönem, Cardano ağı (network) için bir büyüme ve gelişme dönemi. Byron’da mainnet tek bir noktada başlatılmıştı, Shelley ise âdeta merkezden dünyaya yayılmanın adı oldu. Bu dönemde daha fazla node (düğüm) topluluk tarafından çalıştırılacak. Böylece Cardano daha merkeziyetsiz olacak ve hem güvenlik hem de dayanıklılık anlamında çok daha üst seviyelere çıkacak. Bu dönemde delegasyon ve ödül sisteminin uygulanacağı bir teşvik programı da söz konusu. Kullanıcılar sahip oldukları ADA coin’lerini stake edebilecekler. Bu teşvik şeması sayesinde Shelley Çağı’nın sonuna gelindiğinde, Cardano’nun diğer büyük blockchain ağlarından 50-100 kat daha merkeziyetsiz olması bekleniyor. Sadece bu da değil, aynı zamanda tüm Cardano ağı, Proof of Stake sayesinde küçük bir ülke yerine sadece tek bir evin elektrik tüketimine bedel enerji harcamış olacak. Shelley döneminin çalışma kapsamı oldukça geniş. Bu çağ sonraki aşamalar için hazırlık anlamına da geliyor ve kullanıcılar için daha yararlı, ödüllendirici ve değerli olacak.

Gelecek ADA güncellemeleri hakkındaki kısa bilgiler ise şu şekilde:

Goguen: Cardano ağında DeFi apps başlangıcı

Basho: DeFi apps için işlem/hız geliştirmeleri

Voltaire: Tamamen bağımsızlık için

oylama/hazine sistemi ve ağın tamamen merkeziyetsizleştirilmesi.

POLKADOT NEDİR?

Polkadot yapısı itibari ile blockchain dünyasında tek bir cümle ile özetlenmesi en zor projelerden birisidir. En basiit anlatımı ile kullanıcıların kendi blok zincirlerini Polkadot üzerinden oluşturmasını ve bu zincirleri işletmesini sağlamaktadır. Kurucularından Dr. Gavin Wood’un kendi sözleriyle: “Polkadot bireyleri kurum ve devletler karşısında daha fazla güçlendirmektedir.” Proje, kullanıcı verilerinin merkezi otoritelerden bağımsız, kullanıcıların kontrolünde olduğu bir internet dünyası yaratmayı hedeflemektedir. Dr. Gavin Wood Ethereum’un kurucu ortağı ve ilk CTO’sudur. CTO; Teknolojiden Sorumlu Başkan anlamında kullanılan bir terimdir. Bir işletmenin teknolojik anlamda geliştirilmelerinden, alt yapısından ve prosedürlerinden sorumludur. Dr. Wood Ethereum’un kodlama dili olan Solidy’nin kodlamasını yazmış ve Ethereum’un Yellow Paper’ını oluşturmuştur. Kısaca özetlemek gerekirse White Paper yatırımcıların ikna olması için projenin ana amacı, kullanım alanları gibi konulara değinirken, Yellow Paper projenin teknik detaylarını ve teknolojik alt yapısını izah etmektedir. 2016 yılında Ethereum projesinden ayrılmasının ardından blockchain teknolojisini kullanarak şirketlere Ethereum altyapısında yazılımlar geliştiren Parity Teknologies’i (Eski ismi Ethcore) kurmuştur. Daha sonra Polkadot ile merkeziyetsiz, kar amacı gütmeyen WEB3 FOUNDATİON ortaya çıkmıştır.

Temel Özellikleri:

Polkadot yazılım dili olarak Rust’ı kullanmış ve geliştirmelerde bulunmuştur. Polkadotun yapısı itibari ile amacı; günlük yaşamda kullanılması hali hazırda düşük seviyede olan blockchain teknolojisini tabana yaymak ve tüm geliştiricilerin çatallaşmaya (FORK) izin vermeden bireysel yeni blokzincirler yaratmasına olanak sağlamaktır. Çatallaşma bir blok zincir üzerinde yaşanan anlaşmazlıklar veya farklı teknolojiler yaratılması sonucu blok zincirin içinden yeni bir blok zincir çıkması ve ana yapıdan ayrılması olarak nitelendirilebilir. Bunun en bilindik örneği Bitcoin çatallaşması ile ortaya çıkan “Bitcoin Gold”dur.

Validatörler:

DOT’ları stake ederek, düzenleyicilerden gelen kanıtları doğrular ve diğer validatörlerle mutabakata katılarak Relay Chain’i güvence altına alırlar.

Düzenleyiciler:

Kullanıcılardan gelen parça işlemleri toplayarak ve validatörler için kanıtlar üreterek parçaları korurlar.

Atayıcılar:

Güvenilir validatörleri seçerek ve DOT’ları stake ederek Relay Chain’i güvence altına alırlar.

Balıkçılar:

Ağı izleyerek, kötü davranışları validatörlere bildirirler. Düzenleyicilerin veya herhangi bir parachain’in tam düğümü, balıkçı rolünü yerine getirebilir.

Konsey Üyeleri:

Referandum önermek ve zararlı veya kötü niyetli referandumları veto etmek gibi pasif paydaşları iki temel yönetiö rolünde temsil etmek amacıyla seçilirler.

Teknik Komite:

Polkadot’ta aktif olarak geliştirme yapan ekiplerden oluşur. Konsey ile birlikte acil durum referandumu önerebilir, oylama işlemi ile hızlı bir şekilde gerçekleştirir ve yürürlüğe koyulur. Polkadot diğer blok zincirlerle eş zamanlı çalışabilen bir yapıda tasarlanmıştır. Polkadot; Bitcoin, Ethereum, Tezos gibi zincirlerle uyum sağlayabilmektedir. Belki de Dr. Gavin Wood’un Etherumun kuruluş aşamasında “one computer for the entire planet” sözleri ile amacı en başından beri Ethereum ile de bunu gerçekleştirmekti. Ethereum ile gerçekleştiremediği bu projesini Polkadot ile tamamladı. Relay chain adı verilen genesis(ilk blok) bloğu parçalı bir yapıdadır. Bridges(köprü) adı verilen özelliği ile diğer blokzincirlerle iletişim kurup birlikte çalışmasına olanak sağlar. Relay chain’e paralel bir şekilde bağlanan diğer zincirlere Parachain denir, paralel bağlanan bu zincirler eş zamanlı olarak veri alış-verişinde bulunarak izole(tek parça) olarak tasarlanan diğer blokzincir örneklerinin aksine dar boğaz oluşmamasını, bundan kaynaklı veri gecikmesi,transfer ücretlerinin artışı gibi olası problemlerin yaşanmamasını ve işlemlerin daha sağlıklı gerçekleşmesini sağlar.

Relay Chain:

Polkadot’un kalbi olarak adlandırabileceğimiz Relay Chain, ağın güvenliğinden, mutabakatından ve zincirler arası birlikte çalışabilirliğinden sorumludur.

Parachain:

Kendi tokenlerine sahip olabilen ve belirli kullanım senaryoları için işlevselliğini optimize edebilen bağımsız blokzincirlerdir. Parachain’ler, Relay Chain’e iki şekilde bağlanabilir. Bunlardan biri kullandıkça öde yöntemidir. Diğeri ise sürekli bağlantı için slot kiralama yöntemidir.

Köprüler:

Polkadot parçalarının Ethereum ve Bitcoin gibi harici ağlara bağlanmasına ve iletişim kurmasına izin veren özel blokzincirlerdir. Geliştiricilere neler vadediyor?

WEB3 foundation aracılığı ile Polkadot geliştiricilerine bir çok imkan sunmaktadır. Geliştiricilerini sadece açık kodlu ve özelleştirilebilir yapısı ile değil aynı zamanda Polkadot alt yapısı kullanılarak yaratılan projelere WEB3 foundation aracılığı ile maddi kaynak sağlayabilmesi ile de kendisini çekici kılmaktadır. Polkadot WEB3 Foundation aracılığı ile bugüne kadar 300den fazla projeye destek sağlamıştır. Polkadot geliştiricilerine kısa süreler içerisinde yeni block chainler yaratma vaadinde bulunurken geniş bir veri kütüphanesi sağlamadan bunu başarması tabi ki mümkün olamayacaktır. Polkadot bu konuya çok önem vermiş ve kendi “wikipediasını” oluşturarak oldukça detaylı bir veri kütüphanesi oluşturmuştur. https://wiki.polkadot.network/ bağlantısı üzerinden bu geniş kütüphaneye ulaşabilirsiniz.

Polkadot aynı zamanda Youtube, Twitter, Reddit, Discord ve kendi forum sayfası üzerinden de geliştiricilerini ve yatırımcılarını bilgilendirmeye çok önem vermektedir. Polkadot’tan bahsederken Kusama’ya değinmeden geçmemek gerekmektedir. Polkadot’un vahşi kuzeni olarak adlandırılan Kusama yazılımcıların yeni yarattıkları zincirleri, fikirleri, geliştirmeleri POLKADOT yapısına sunmadan önce bir nevi görücüye sunması ve test edebilmesini sağlamaktadır. Geliştiriciler Polkadot için gelişitirdikleri projeleri yazılımları Polkadot’a sunabilmek için komite onayını beklemek zorunda iken Kusama ile geliştirdikleri projeleri onay beklemeden test edebilirler.

Avantajları – Dezavantajları

Heterojen yapısı ile diğer zincirlerle çalışabilmesi, Parachain ile dar boğazı engelleyerek eş zamanlı bütün zinciri çalıştırabilmesi, yazılımcılara kısa sürede yeni zincirler oluşturabilmesi ana avantajlarıdır. Polkadot’un 100 parachain slotu destekleyeceği ön görülmektedir. PARACHAIN slotlarının sınırlı olması ve açık arttırma ile satılması ileride ekonomik açıdan bir problem oluşturabilir. Şu ana kadar iki kere hacklenmesi ve bunun sonucunda milyonlarca dolarlık para sızdırılması güvenlik açısından endişelere yol açmıştır.

Gelecekte neler beklİyor?

Sonuç olarak Polkadot’un sunmuş olduğu ihtiyaca göre özelleştirebilir yapısı ve çatallaşmaya izin vermeden güncellenebilmesi sayesinde teknolojisini sürekli yenilebilir tutması ile ileride yazılımcıların, küçük veya büyük işletmelerin daha fazla dikkatini çekeceğini hatta göz bebeği olacağını hayal edebiliriz. Şuan için bile DOT çatısı altında bir çok proje geliştirilmektedir. Halihazırda büyük bir proje görememiş olsak bile sunduğu avantajlar ile ileride durumu tersine çevireceği neredeyse garanti.

INTEROPERABILITY
BİRLİKTE ÇALIŞILABİLİRLİK

Bundan yaklaşık 13 yıl önce Bitcoin ile

hayatımıza daha keskin bir giriş yapan

blokzincir teknolojileri, çeşitli çözümler

sunmayı vadeden farklı blokzincir

girişimlerinin de ortaya çıkmasıyla

alternatiflerini ivmeli bir şekilde artırmakta.

Dağıtık defter teknolojisine dayanan bu

merkeziyetsiz ve tek bir otorite erişiminden

uzak devasa veri tabanı fikri elbette Bitcoin’in

de öncesine dayanıyor. Ancak şüphesiz

birçoğumuz bu teknolojiyle herhangi bir

aracıya ihtiyaç duymadan kullanılabilecek bir

ödeme enstrümanı olma maksadıyla görücüye

çıkan Bitcoin sayesinde tanıştı. Geldiğimiz

noktada ise gayelerini yerine getirmek üzere

kendi blokzincir çözümünü geliştirerek yoluna

devam eden yüzlerce girişimle karşı karşıyayız.

Peki neden bu topluluklar hâlâ gidecek çok

yolu olsa da kendini bir hedefe kadar

kanıtladığı düşünülen blokzincir altyapılarını

kullanmak yerine, daha meşakkatli olan kendi

blokzincirlerini geliştirme çabasına giriyorlar?

Bunun güvenlik, verimlilik, esneklik, geliştirme

hızı gibi sayılabilecek farklı ve makul sebepleri

var. Ancak yanıt bulması gereken asıl soru,

farklı teknoloji dillerine ve protokollerine

dayanan çözümlerin, temelde aynı son

kullanıcı düzlemine birbiriyle veri iletişimi

olmayan ekosistemler üzerinden sunulduğu

sürece ne kadar sürdürülebilir olacağı olmalı.

Tam bu noktada interoperability, yani birlikte

çalışabilirlik ve bu ihtiyaçtan doğan zincirler

arası iletişim çözümleri devreye giriyor.

Birlikte çalışabilirlik prensipte veriye ev

sahipliği yapan bilgisayarların ve sistemlerin

birbirleriyle ne ölçüde veri alışverişinde

bulunabileceği ve paylaşılan bu verilerin ne

kapsamda anlamlı bir şekilde farklı işlemlerde

kullanılabileceğini tanımlar. Erişilebilirlik, hız,

güvenlik gibi sağladığı birçok temel fayda

sebebiyle blokzincir ürünlerinin sadece

teknoloji meraklıları ve yatırımcıların ilgi alanı

olmaktan çıkıp birçok farklı faaliyet alanında

ön plana çıkmaya başladığını görmek

mümkün. Bugün baktığımızda tüm taraflar

arasında kesin bir uzlaşı sağlanmamış olsa da

blokzincir çözümleri ve uygulamalarının

hükümetlerden ticari işletmelere, bireylerden

kurumsal yatırımcılara kadar geniş bir kitlenin

yakın merceği altına girdiği bir gerçek. Tüm

kripto para piyasasının değeri 2 trilyon USD’yi

geçti. Sadece merkeziyetsiz finans (DeFi)

protokollerinde toplam kilitli değer (TVL) 2021

Eylül sonu itibarıyla 120 milyar USD

seviyelerinin üzerine çıktı.1 Geçen sene aynı

zamanlarda bu değerin 11 milyar USD, 2019

Eylül’de ise sadece 600 milyon USD

seviyelerinde olduğunu göz önünde

bulundurursak blokzincir ekosistemine yapılan

yatırımların ve çeşitliliğin hızla artmaya devam

edeceği yanlış bir öngörü olmaz.

Ethereum ağı üzerinde geliştirilen

uygulamaların, bu astronomik büyümedeki

payı ise tahmin edileceği üzere oldukça büyük.

Geliştiricilerin, en fazla sayıdaki DeFi ve dApps

uygulamalarına ev sahipliği yapan blokzincir

olan Ethereum ağını seçmesindeki3 sebepler

arasında, hâli hazırda Ethereum ağı üzerindeki

diğer uygulamalara erişen kullanıcıları, geniş

yazılımcı kitlesi, güvenlik standartları ve akıllı

kontrat desteği gibi maddeler sıralanabilir.

Bu avantajları, kurulu ve çalışırlığı test edilmiş

bir altyapı üzerine eklemlendirilen

uygulamanın, daha büyük kitlelere daha hızlı

ulaşmasına olanak sağlamakla birlikte (tabi

temel amaç buysa), en mükemmel altyapıyı

sağlamadığı da bir gerçek. Yakın zamanda

gerçekleşmesi planlanan Ethereum 2.0

geliştirmeleri de ölçeklenebilirlik, işlem hızı ve

işlem ücretleri gibi bazı verimsizliklerin büyük

bir bölümüne çözüm bulmak üzere yapılıyor.

Dolayısıyla tüm blokzincir ihtiyaçlarını tek

seferde karşılayabilecek bir çözüm henüz

yapılmış değil ve her blokzincir, odaklandığı

sorunu çözmek üzere kendi zincirini

kurgulamakta. Örneğin; Stellar, bankacılık

hizmetlerinden uzak kişi ve topluluklara,

varlıklar arası transferi, düşük maliyetle

sunmayı hedefler ve bu amaca hizmet etmek

üzere özelleşmiş blokzinciri kullanır. VeChain,

blokzincirde tedarik zinciri yönetimini

iyileştirmeyi amaçlar. Visa ve Mastercard gibi

geleneksel finansın en çok işlem kapasitesine

sahip ödeme araçlarına bugün blokzincirdeki

en güçlü rakiplerinden biri olarak gösterilen

Solana ise, Bitcoin’in yaşadığı ölçeklendirme

sorununu aşarak saniyede 65.000’e kadar

işlem destekleme, bunun yanında bir akıllı

kontrat ve dApps platformu olma konularında

dikkatleri üzerine toplamıştı.

Yeri gelmişken, Ethereum 2.0 geçişi ile birlikte

saniyede 100.000 işlem yapmanın

vadedildiğini belirtmekte fayda var.5 Pakette

yer alan konsensüs metodunun değişmesi

(PoS dönüşümü), işlem hızını artıran sharding

işleyişi, akıllı kontrat oluşturmayı kolaylaştıran

eWASM gibi yeniliklerle birlikte mükemmel

olmasa da mükemmele en yakın

blokzincirlerden olabileceğini ve Cardano,

Algorand, Solana gibi rakiplerinin gölgesinde

kalmaya niyeti olmadığını vurgulamaya

çalışıyor.

Örnekleri çoğaltılabilecek, farklı ihtiyaçlar

ışığında geliştirilen ve birbirinden izole çalışan

farklı blokzincirlerin olması; toplulukların farklı

sektörlerde dağıtık defter teknolojisinin ve

ademimerkeziyetin sunduğu tüm faydalardan

yararlanabilmesini neredeyse imkânsız hale

getiriyor. Basit bir örnekleme ile bir hastaya ait

radyoloji kayıtları ile laboratuvar kayıtlarının

farklı sistemlerde tutulduğunu varsayalım. Her

iki sistem kendi uzmanlık alanlarında en

faydalı çözümü üretme amacıyla farklı yazılım

teknolojileri kullanıyor olsun. İki sistem

arasında bir köprü çözüm olmadığı veya

sistemlerin birlikte çalışabilir şekilde

tasarlanmaması durumunda her iki veri

tabanında hastaya ait aynı temel veriler

tutulacak, bu da veriye ulaşma ve devamındaki

anlamlandırma sürecini verimlilik hedefinden

uzak bir noktaya taşıyacaktır. Kripto

endüstrisinde ise, bu durum farklı blokzincir

uygulamalarının birbiri ile organik olarak

dönüşemeyen para birimi kullanmalarına ve

hizmet sağlayıcı platformların bu varlıkların

standartlarını desteklemek için ilave

geliştirmeler yapmalarını zorunlu kılan bir alan

yaratıyor.

Tek amacı daha çok işlem ve kullanıcıya

ulaşmak olan bir uygulama, güvenlik standardı

esnetilmiş bir blokzincir üzerinde

konumlanmak isteyebilir. Bu noktada

verimliliği yüksek ancak güvenlik seviyesi daha

düşük bir blokzincir, tam olarak ihtiyaç

duyduğu yapıyı verebilir. Ancak bu da

blokzincir uygulamalarının, kullanıcılarını

kümeler halinde birden fazla merkeziyetsiz

oluşum etrafında toplanmalarıyla sonuçlanan

bir durum ortaya serer. Özellikle geleneksel

finans alanında kullanımların artmaya

başladığı bir senaryoda, iki bankanın aynı

blokzinciri kullanmaması sebebiyle para

transferi işleminin kompleks bir hale

dönüşmesi finans sektörünü ileri bir noktaya

taşımaktan öte geriye çekecektir. Hükümetlerin

kendi dijital paralarını (CBDC) çıkarmayı

açıkça ifade etmeye başladıkları noktada, bu

paraların da farklı blokzincir protokollerine

dayalı bir teknolojide çıkarılmasının, herhangi

bir destekleyici çözüm olmadığı durumda

ülkeler arası finans sisteminde ciddi yük

yaratacağı kaçınılmaz. Tüm bu senaryolar

blokzincirler arası iletişim ve veri transferine

olanak tanıyan farklı çözüm ihtiyaçlarını

doğuruyor.

Köprüler (Bridges)

Blokzincirler hızla çoğalıp kendi

ekosistemlerini oluştururken, birlikte

çalışabilirlik ekseninde zincirler arası (cross-

chain) iletişimi destekleyen çözümler de bu

hıza yetişmek için büyük çaba sarf ediyor.

İlk olarak bu soruna yönelik, giderek adını

daha sık duymaya başladığımız “köprü”

(bridge) çözümlerine olan ilgi ve yatırımdan

bahsetmek mümkün. Zincirler arası iletişimi

sağlamak üzere tasarlanan köprüler temel

olarak, farklı blokzincir ekosistemlerinde işlem

yapan kullanıcıların yeni platform ve

uygulamaya erişmelerine, protokollerin

birbirleriyle iletişim kurarak birlikte

çalışmasına ve geliştiricilerin yeni ürünler

yaratmak için iş birliği yapabilmesine olanak

tanırlar. Köprüler yardımıyla veriler ve

token’lar, bir blokzincirden diğerine

aktarılabilir ve kullanıcıları, ana blok zincirin

sağladığı avantajlardan ödün vermeden farklı

blokzincir ağlarının sağladığı ürün ve faydalara

ulaşabilirler. Bitcoin gibi değer ve piyasa

dominansı açısından güçlü ancak kendi

üzerinde az sayıda dApp’e sahiplik yapan bir

blokzincirden, Ethereum gibi gelişmiş bir DeFi

ekosistemine sahip blokzincire varlık aktarımı,

köprü kullanım senaryosuna örnek olarak

gösterilebilir. Benzer şekilde Maker’da,

Ethereum uyumlu bir tokenın DAI kredisi

almak için teminat olarak kullanılabilmesi yine

köprü çözümlerinin sağladığı faydalara örnek

teşkil etmektedir.

Köprüleri, sağladıkları fonksiyon ve güvenilirlik

bakış açısıyla ayrı ayrı sınıflandırmak mümkün.

Fonksiyonel açıdan ele alındığında 4 temel

grupta değerlendirilebilir:

  • Varlığa Özgü: Yalnızca başka bir

blokzincirden bir varlığa erişim amacıyla

tasarlanan köprülerdir. wBTC örneği

üzerinden incelersek, Bitcoin Ethereum

ağındaki işlemlerde doğrudan yer

alamazken, ERC-20 standardına sahip ve

Bitcoin’in değerine 1:1 oranda eşit olan

Wrapped Bitcoin (wBTC) ile Ethereum

tabanlı dApp’lerde işlem görebilir ve

buradaki likidite, Ethereum’da kullanılabilir

hale gelmektedir. Buradaki temel çalışma

prensibi dönüştürülecek Bitcoin’in,

kilitlenmek üzere Bitcoin blokzincirindeki bir

adrese gönderilmesi ve devamında

Ethereum’da aynı oranda kopya bir ERC-20

tabanlı BTC token mint edilmesi, yani

üretilmesidir. Mint edilen bu fake tokena

wrapped token adı verilir ve Ethereum

ağında temsili olarak kullanılabilir. Tekrar

Bitcoin ağına dönüp işlem yapılmak

istendiğinde ise, ERC-20 tabanlı wrapped

BTC yakılır ve Bitcoin zincirinde kilitlenen

BTC serbest bırakılır. Wrapped tokenlar için

ana blokzincirde kilitleme, işlem yapılacak

blokzincirde mint etme, yakma ve tekrar ana

zincirde kilidi açma mantığına dayalı bir

yapıdan bahsedilebilir. Cross-chain

köprülerde kullanılan protokoller veya

organizasyona ait semboller, Ethereum’da

oluşturulan BTC tokenlarının ön

isimlendirmelerinde de sıklıkla

görülmektedir: wanBTC, renBTC, WBTC gibi.

Sadece Ethereum üzerinde token haline

getirilmiş toplam Bitcoin miktarını

https://btconethereum.com/ adresi

üzerinden izlemek mümkün.

  • Blokzincire Özgü: Wrapped token çalışma

prensibine dayanan bu köprü yapısında,

yalnızca belirli kaynak ve hedef blokzincirler

arasında iletişim sağlanması amaçlanır.

Hedefledikleri kısıtlı ve sınırlı gayeleri

sayesinde daha az kompleks olmakla birlikte

daha geniş ekosistemlere uygulanabilirlik

açısından genellikle verimlilikleriyle öne

çıkmazlar. Buna örnek olarak, kullanıcıların

varlıklarını Polygon’dan Ethereum’a veya tam

tersi yöne aktarmasına olanak tanıyan

Polygon’un PoS köprüsü, Solana ile Ethereum

arasında çapraz zincir köprüsü olan Wormhole

2.0 protokolü ve Cosmos ile Ethereum

arasında veri ve değer akışı sağlayan The

Cosmos Gravity köprüsü verilebilir.

  • Uygulamaya Özgü: İki veya daha çok

blokzincire erişim sağlayabilen ancak sadece o

uygulama içinde kullanım için tasarlanmıştır.

Erişim sağlanması amaçlanan blok zincirlerde

modüler adaptörler sayesinde birbirleri ile

iletişime geçebilir. Tokenlar arası swap

yapılabilen Liquality ve merkeziyetsiz likidite

platformu Thorchain bu köprü yapılarına

verilebilecek örneklerdir.

  • Genelleştirilmiş Köprüler: Sadece

blokzincirler arası bilgi transferine olanak

tanıyan köprülerdir. Proje için yapılan tek bir

entegrasyonla köprü içindeki tüm

ekosistemlere erişim sağlanmış olur. Buna

örnek olarak Chainlink ve LayerZero

gösterilebilir.

Güvenilirlik ve işlem doğrulama mekanizması

açısından ele alındığında ise köprülere ait

aşağıdaki tanımlardan bahsedilebilir:

  • Trustless (Güvensiz): Köprünün güvenliği,

ana blokzincir güvenliğine eşittir. Konsensüs

seviyesindeki ataklar dışında kullanıcı

varlıkları kaybolma veya çalınma

tehlikesinden uzaktır. Solana köprüsü

Wormhole, Ethereum ile Binance, Bitcoin

gibi zincirlere köprü sağlayan Harmony bu

köprülere örnek olarak gösterilebilir.

  • Trusted (Güvenilir): Sistemdeki aktörlerin,

kötü amaçlı işlemlerini en aza indirmek için

teminat vermeleri ve hatalı davranış

durumunda teminatın kesintiye uğratılarak

kullanıcı fonlarındaki kaybın karşılandığı

sigortalı/teminatlı modelden farklı olarak,

güvenilir köprü modellerinde aktörlerin

herhangi bir teminat bağlaması beklenmez.

Bu amaçla kullanıcıların köprü sisteminin

itibarına güveni esastır. Ethereum’u Polkadot

ekosistemine bağlayan Snowbridge ve Cosmos

ekosistemi ile bilgi alışverişini destekleyen

Gravity Bridge, güvene dayalı köprü

örneklerindendir.

  • Federasyonlar: Federasyonlar,

ekosistemdeki bir grup katılımcının zincirler

arası gerçekleştirilmek istenen işlemleri

doğrulamak üzere fikir birliğine dayalı olarak

birlikte çalışması yöntemine dayanır. Güvenlik

seviyelerine göre farklı sayıda imzacı olabilir ve

zincirler arası bilgi akışı federasyondaki

bireyler tarafından yönetilir.

Oracle’lar

Blokzincirlerin ve akıllı sözleşmelerin, zincir

dışındaki verilere erişmesini ve bilgiyi dışarı

çıkarmasını sağlayan üçüncü parti yazılım veya

donanımlar oracle olarak adlandırılır. Bu

yapılar, akıllı sözleşmeler ile dış dünya

arasında köprü görevi görerek, blokzincirleri

kapalı devre yapı olmaktan çıkarıp internette

yer alan farklı verilerle entegre çalışmasına

olanak tanır. Diğer bir tanımla on-chain veriyi,

off-chain veri ile buluşturan mekanizmalar

olarak düşünülebilir.

Oracle’lar her ne kadar blokzincir kullanımını

ve ulaştığı veri büyüklüğünü genişletse de,

konsept olarak “The Oracle Problem” olarak

kabul edilen bir sorunu da beraberinde getirir.

Bu problemin kapsamını açmadan önce

oracle’ların çalışma prensibinden bahsetmek

gerekir.

Blokzincirler bilindiği üzere dağıtık defter

mantığı ile çalıştığından, başarılı doğrulama

yapılabilmesi için ağdaki tüm node’lar

(düğümler) aynı işleme ait aynı sonucu

bulabilmelidir. Ethereum’un zincir dışından

alınacak o anki değeri ile bir işlem yapılmak

istenildiğinde, tek bir API üzerinden alınacak

harici veri ile işlem sonucunun her node

tarafından hesaplanması ve blokzincire

yazılması gerekecektir. Tek bir kaynak

kullanıldığı noktada blokzincirin merkeziyetsiz

ve manipülasyondan uzak felsefesinden

uzaklaşılmış ve merkezi tek bir veri kaynağına

bağımlı bir yapıdan bahsedilmiş oluyor. İşlem

sonucunun tüm node’lara aynı şekilde yazıldığı

kesin olan blokzincirin aksine, anlık olarak

değişebilecek ve her node’a aynı işleme ait

farklı işlem sonucu yazabilecek bir yapı, akıllı

kontrat yapısında merkezi bir oracle’ın

hükmettiği bir duruma dönüşüyor. Tek bir

varlığın sahipliğindeki oracle’ların

manipülasyona ve dış saldırılara açık olması,

burada da farklı çözüm arayışlarını devamında

getirmektedir.

Bu da bazı topluluklar tarafından oracle’ların

tekil başarısızlık noktası (single point of

failure) olarak değerlendirilmesine yol açar. Bu

riski asgari düzeye indirmek üzere

merkeziyetsiz oracle ağları (decentralized

oracle network) yapısı devreye giriyor. Bu ağ

yapısında bir grup bağımsız blokzincir

oracle’ları, zincir dışı kaynaklardan topladıkları

veriyi blokzincire getirir.

Veriler toparlanarak, ekosistemin bu veri için

deterministik bir doğruluk değerine ulaşması

sağlanır.

Merkeziyetsiz oracle ağının en ön plana çıkan

örneği olarak Chainlink’ten bahsetmek

mümkün. Chainlink sorgu sonucuna gelen

yanıtları zincir dışında toplayarak, blok zincire

yalnızca bir yanıt gönderilmesini sağlar. Bu

sayede hem daha az gaz harcanır hem de her

düğüm işlemi onayladığı ve işlemi gönderen

düğüm tarafından değiştirilemez hale geldiği

için merkeziyetsiz veri desteği de sağlanmış

olur.

Sonuç olarak; blokzincir ekosisteminde farklı

zincirler geliştikçe bu ekosisteme özgü

kullanıcıların zincirler arası işlemleri verimli bir

şekilde gerçekleştirebilmeleri ve farklı veri

kaynaklarından faydalanarak işlem

yapabilmeleri için köprü ve oracle gibi ara

çözümlere olan ihtiyaç gün geçtikçe

artmaktadır. Polkadot gibi zincirler arası

birlikte çalışabilirlik esas alınarak tasarlanmış

ve organik olarak bu unsuru temelinde

barındıran çözümlerin gelecekte daha ön plana

çıkacağı öngörülmekte ancak hali hazırda

likiditenin büyük ölçüde domine edildiği

zincirlerde ara çözümler hala kritik önemini

koruyor. Tüm ekosisteme hükmeden tek bir

blokzincir olana kadar köprü çözümlerinin

zincirler arası azami faydayı sağlamak üzere

gelişmeye ve kullanılmaya devam edeceği

görülüyor.

Söz konusu çalışma prensibi ışığında Oracle

Problemi aşağıdaki iki unsuru tanımlar:

  • Tek başına blokzincirler dış veriye

erişemez.

  • Merkezi oracle’ları kullanmak, akıllı

sözleşmelerin faydalarını ortadan kaldırır ve

büyük güvenlik riskleri oluşturur.

BLOKZİNCİR TEKNOLOJİLERİNDE
LAYER 1 & LAYER 2 AYRIMI

Giriş:

Bitcoin ile birlikte, bir veri saklama ve işleme

yöntemi olarak “Blockchain” teknolojisi

hayatımıza derinlemesine girdikten sonra

önemli problemlere devrimsel çözümler

getirmesinin yanında hâlâ alınacak çok fazla

yol olduğu ve çözülmesi gereken çok fazla

problem olduğu gerçeğiyle de yüzleştik.

İdeal bir blokzincir teknolojisinden beklenen,

Blokzincir Üçlemesi (Blockchain Trilemma)

olarak adlandırılan ve bu altyapının üzerine

oturduğu üçlü sac ayağı şeklinde

düşünülebilecek 3 temel zorunluluğu

karşılamasıdır.

Teorik olarak beklentiler bu şekilde olsa bile,

pratikte Bitcoin ve Ethereum dahil mevcut

yapıların bu 3 kuralı aynı anda mükemmel

şekilde yerine getiremediği ortadadır.

  • Merkeziyetsizlik ve güvenliği ön planda

tutan zincirler, daha yavaş ve aynı anda

yüksek sayıda işlemi karşılayamıyorlar. Bu da

ağın yoğun olduğu zamanlarda işlemlerin

gecikmesi ve yüksek ağ ücretleri ödenmesine

neden oluyor.

  • Ölçeklenebilirlik ve hızı ön planda tutan

zincirler ise bunu sağlayabilmek için ya

güvenlikten feragat edip ataklara açık hale

geliyor ya da merkezi yapılar kuruyorlar. Bu

durum da hem o merkezi yapıya güveni

gerektiriyor hem de sistemi “single point of

failure” diye adlandırılan merkezi noktanın

çalışmaması halinde tüm ağın durmasına yol

açabilecek duruma sokuyor.

Mevcut tabloda, blokzincir ağlarının ideal

yapıya ulaşması için sürekli iyileştirme ve

geliştirmeler yapılmaya devam ediyor.

Makalemizin konusunu oluşturan kısım da

burada başlıyor ve bu geliştirmeleri ise iki ana

başlıkta inceliyoruz.

Scalability

Security Decentralisation

  1. Merkeziyetsizlik (Decentralization)

Sistem, merkezi bir kontrol noktasına ihtiyaç

duymamalıdır.

  1. Ölçeklenebilirlik (Scalability)

Sistem, giderek artan işlem talebini sorunsuz

ve hızlı şekilde karşılayabilmelidir.

  1. Güvenlik (Security)

Sistem, kendisinden beklendiği şekilde

çalışmalı, kendisini saldırılara karşı

koruyabilmeli, hata ve öngörülemeyen

sorunlar yaşamamalı.

  1. Layer 1 Scaling

Blokzincir ağının kendisini birinci katman

kabul ediyoruz ve ağ yazılımının kendisi

üzerinde yapılan geliştirmelerle elde edilen

ölçekleme işlemlerine L1 çözümleri diyoruz.

L1 çözümleri, öncelikle geliştirici topluluğuna

sunulan ilerleme teklifleri (Improvement

Proposal) ile ortaya çıkar, tartışmalar ve

oylamalar sonucunda hayata geçirilir. Oldukça

maliyetli ve ağın ana çalışma mantığını direkt

etkileyebilecek geliştirmelerdir. Hem uzun

süreçler sonucunda ortaya çıkar hem de ağda

çatallanmalara sebep olmaktadır.

Bitcoin ağında yapılan, 141 nolu BIP (Bitcoin

Improvement Proposal) sonucu ortaya çıkan

SegWit geliştirmesi veya 341 nolu BIP ile

ortaya atılan Taproot güncellemeleri L1

seviyesinde yapılan geliştirmelere örnek olarak

gösterilebilir.

Aynı şekilde Ethereum ağının konsensüs

mekanizmasını “Proof of Work” mimarisinden

“Proof of Stake” mimarisine geçişini ifade eden

Ethereum 2.0 geliştirmesi, 2016 yıllarında

konuşulmaya başlanmış ve ilk fazı 2020 yılında

tamamlanmıştır. 2021 yılı içerisinde 2. fazının

gerçekleşmesi planlanmakta ve 3. faz ile

geçişin tamamlanmasının ise 2022 yılı

içerisinde olacağı öngörülmektedir. Her şey

yolunda giderse bu fikrin hayata geçmesi

yaklaşık 6 yıllık bir süreçte tamamlanmış

olacak.

  1. Layer 2 Scaling

Blokzincir ağının mevcut yapısını kullanarak,

buna ek bir katman yaratarak ölçekleme fikrini

ise Layer 2 olarak adlandırıyoruz. Layer 2

mimarileri çalışma mantıklarına göre kendi

içlerinde farklı olsalar da ana prensip olarak

genel olarak üzerine inşa edildikleri Layer 1

ağların güvenlik altyapılarını kullanıp hız ve

ölçekleme sorunlarına çözüm getiriyorlar.

Layer 2 Çözümler

  • State Channels (Payment Channels)

Tarafların blokzincir üzerinde

gerçekleştirecekleri işlemleri, multi-signature

(çoklu imzaya sahip) cüzdan oluşturarak zincir

dışında konsolide etme yöntemidir.

Belirli bir süre içinde çok sayıda transfer yapacak

olan 2 hesap, tüm transferleri blokzincir üzerinde

yapmak yerine, transfer kayıtlarını kendi

aralarında tutar ve belirledikleri süre sonunda

nihai transferi tek seferde blokzincir üzerinde

gerçekleştirirler. Böylelikle, blokzincir üzerindeki

yük önemli miktarda azalır.

Genel anlamda -state- yani bir durumunda

değişimi de tutulabileceği gibi daha özelde para

transferleri ile bakiyelerdeki değişim de

tutulabilir. Para transferi dışında nasıl

kullanılabileceğini anlamak açısından şu şekilde

örneklendirilebilir. A ve B kişileri kendi

aralarında satranç oynamaya karar verirler ve

her adımı blok zincir üzerinde tutmak isterler.

Ancak bu maliyetli olur ve -blokzincir ağının

yoğunluğuna bağlı olarak- uzun bekleme süreleri

olabilir. Onun yerine, oyuncular oyun

başlangıcını L1 blokzincir üzerinde yapıp, tüm

hamleleri L2 ağ üzerinde hızlı ve ucuz/ücretsiz

şekilde gerçekleştirip, oyun sonunda hamlelerin

bilgisi ve oyun sonucunu L1 ağa aktarabilir.

Böylelikle hem oyun bilgisi blokzincir üzerinde

tutulmuş olur.

Blokzincir altyapısını kullanan ödeme

kuruluşları, karşılıklı kullanıcıları arasındaki tüm

transferleri zincire işlemek yerine, gün sonunda

mahsuplaşma yaparak sadece günlük farktan

oluşan transferi blokzincir üzerinde

gerçekleştirebilir.

Ödeme kanalları, ana blokzincir üzerindeki akıllı

kontratlara bağlı olarak çalışırlar.

Taraflardan birisi veya her ikisi belirli miktar coin

ile kanalı açar ve 2 taraf arasında bir multi-sig

imza oluşturulur. Bu miktar o kanalın toplam

işlem kapasitesini belirler.

Hangi durumlarda, kimler kullanmalı?

  • Çok fazla kişiden, mikro boyutlarda ödeme

alan kuruluşlar

  • Çeşitli yerlere mikro boyutta ödeme yapan

kişiler

Özetle; Payment channel çözümleri (Örn:

Lightning Network) kripto paraları, hızlı ve

masrafsız transfer onayı gerektiren ödemeler

için (örn: kafe, restoran, market alışverişleri

veya kişiler arası ufak para alışverişleri gibi)

uygun L2 çözümleridir.

Bitcoin’i ulusal para birimi olarak kabul eden

El Salvador örneğinde olduğu gibi, kripto

paraların gündelik hayatta kullanımı arttıkça

daha fazla öneme sahip olacaklardır.

Bununla birlikte, daha kullanıcı dostu arabirim

çözümleri için henüz alınacak çok yol olduğu

ise aşikardır.

Side Chains

Ana blokzincirde oluşan yükü hafifletmek için

kullanılabilirler. Ana zincir ile yan zincir

arasında köprüler oluşturulur.

Plasma

Plasma, ilk olarak Joseph Poon ve Vitalik

Buterin tarafından Plasma, “Scalable

Autonomous Smart Contracts” makalelerinde

önerilen bir L2 ölçeklendirme çözümüdür.

Ölçeklenebilir uygulamalar oluşturmak için bir

çerçevedir. Plasma işlemleri, ana Ethereum

blokzincirinden bir “yan” zincire (bazen alt

veya plasma zincirleri olarak anılır) aktararak

hızlı ve ucuz işlemleri mümkün kılar. Bu yan

zincirler periyodik olarak herhangi bir

anlaşmazlığı çözmek için ana zincire rapor

verir.

  • Raiden
  • Lightning
  • Rollups
  • Rollup olarak adlandırılan Layer 2 ağ

çözümleri, üzerinde gerçekleştirilen işlemleri

L1 ağa toplu şekilde gönderme fikri üzerine

kuruludur. Kullanıcılar, belli bir bakiyeyi

işlem yapmak istedikleri rollup ağına aktarır.

Yapmak istediği işlemleri daha hızlı ve düşük

işlem ücretleri ile bu ağ üzerinde yaparlar.

Rollup ağı da üzerinde gerçekleşen işlemlerin

kayıtlarını kendi üzerinde tutar ve bunların

özet değerlerini toplu şekilde tek bir seferde,

üzerinde çalıştığı L1 ağına gönderir.

İşlemlerin kötüye kullanımı ise L1 ağı

üzerindeki akıllı kontrat ile sağlanmaktadır.

State Channel’ların aksine akıllı kontratlar

sayesinde De-Fi (Merkeziyetsiz Finans) gibi

işlemlere izin vermesi sayesinde özellikle

Ethereum tarafında rollup geliştirmeleri daha

yoğundur.

  • Zero Knowledge Rollups
  • Optimistic Rollups

Sonuç:

L1 in ölçeklendirme konusundaki sıkıntıları kripto para ekosisteminin geleneksel bankacılık

sisteminin yerini alamamasındaki en büyük dezavantajıdır. Ayrıca L1 protokolleri üzerinde

geliştirme yaparken ağda çatallanma yaşanması ve ağdaki bütün node’ların güncel protokole göre

çalışması gerekmektedir. Bu da en ufak güncellemelerde bile masraflı bir geliştirme süreci ortaya

çıkarmaktadır.

Blockchain ekosisteminin

geleneksel bankacılık yapısının

yerini alması için hala zamana

ihtiyacımız var. Bu geçiş ancak

hibrit çözümlerle mümkün olabilir.

L1 protokolleri üzerinde geliştirme

yapan ekiplerin en büyük sorunu

aynı anda ağın ölçeklenebilir,

güvenli ve hızlı olmasını

sağlamakta zorlanmaları ve

çoğunlukla bu başlıklardan birisi

üzerine odaklanmak zorunda

kalmalarıdır. Hızlı olan ağların

güvenlik konusunda zafiyete sahip

olabilir. Ya da güvenli ağların daha

uzun onay sürelerine sahip olması

buna örnek verilebilir.

L1 üzerinde geliştirme yapan ekipler daha hızlı

işlem kapasitesine sahip olmak için farklı

konsensüs algoritmaları kullanabilirler.

L1 için geliştirme sürecindeki temel amaç şu

şekilde olabilir:

  • Bloğun doğrulanma süresini kısaltmak.
  • Blokta daha çok işlem tutmak
  • Ağın şeffaflığına sadık kalmak
  • Anonim ve güvenlik kurallarına sadık

kalmak

L2 de ise;

L1 ve L2 protokolleri üzerinde geliştirme yapan

ekipler ilk aşamada mevcut ödeme

sistemlerine ve bankacılık faaliyetlerine uygun

geliştirilen hibrit sistemlerde adapte olmalıdır.

(Kredi kartı, mobil ödeme uygulamaları vb…)

SOLANA ARAŞTIRMASI

SOLANA NEDİR?

Solana, merkeziyetsiz finans (De-Fi) çözümleri

uygulamak için geliştirilmiş bir blokzincir

projesidir. Kurucuları olan Anatoly Yakovenko

ve Greg Fitzgerald önderliğinde 2017 yılında

İsviçre Cenevre’de Solana Foundation

tarafından hayata geçirilmiştir. Solana, diğer

merkeziyetsiz finans projelerinden farklı olarak

8 yeni inovatif fikir uygulamıştır. Bu yeni

teknolojik çözümler ile ölçeklenebilirlik ve hız

konularında rakiplerine göre daha önde

bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi başka

hiçbir blokzincir projesinde kullanılmamış olan

Proof of History sistemidir. Bu özellikleri

sayesinde saniyede 50.000 işleme (TPS) kadar

destek vermektedir. Ve bu işlem sayısı şu an

bulunan tüm blokzincir ağlarından çok daha

yüksektir. Fee’si (ücreti) 0.00025$’dır. Örnek

vermek gerekirse; şu an Ethereum ise saniyede

15 işlem(TPS) yapabilmektedir ve 12$ dolar

fee’si (ücreti) bulunmaktadır.

Qualcomm, Intel, Netscape ve Google’dan

öncü teknoloji uzmanlarından oluşan Solana

ekibi, kuruluşundan bu yana Solana’nın bu

çığır açan performans standartlarıyla çalışması

için gereken teknolojiyi oluşturmaya

odaklandı.

Anatoly Yakovenko ve Greg Fitzgerald, en çok

kullanılan blok zincirlerdeki bu performans ve

maliyet sorununu çözebilmek için Proof of

History sistemini hayata geçirmiştir ve şu an

bu sayede performans ve maliyet konularında

rakiplerinden daha iyi bir sonuç almaktadır.

TEMEL ÖZELLİKLERİ:

Solana, blockchain dünyasına farklı bir bakış

açısı sunmak amacıyla 8 farklı teknoloji

geliştirmiştir.

Solana ile ortaya çıkan Proof of History sistemi

kullanılarak 200 node ile 50.000’den fazla

işlemi (TPS) desteklemektedir. Bu veriler ise,

şu an Solana’yı en iyi performansa sahip

blokzincir haline getiriyor.

İşlemler ortalama olarak 176 bayttan fazla

değilse, merkezi bir veri tabanının standart bir

gigabit ağında saniyede 710.000 işlemi

işlemesi mümkündür. Dolayısıyla Solana

projesinin hedefi saniyedeki işlem sayısını

710.000 işleme (TPS) çıkarmaktır.

Proof of History (Fikir birliğinden önceki

bir saat)

Şu an için 50.000 olan ve gelecekte 710.000

olması hedeflenen işlem (TPS) sayısını

gerçekleştirmek için yapılan en radikal yenilik

Proof of History yaklaşımıdır. Bu yaklaşım

temel olarak, diğer blokzincir ağlarında

bulunan zaman mutabakatının performansı

olumsuz etkilediğini bilerek bunu çözmeyi

amaçlamaktadır. Merkezi olmayan projelerde

zamanın doğruluğunu teyit etme görevi

merkezi bir sisteme verilmiştir. Bunun en

büyük örneklerinden bir tanesi Google

tarafından Spanner projesi ile açıklanmıştır. Ve

Solana da buna benzer bir merkezi zaman

damgası yöntemi kullanarak Bitcoin, Ethereum

gibi blok zincirlerinde bulunan yavaşlık

problemini çözmeyi hedeflemektedir. Çünkü bu

blokzincirlerde bir mesajın zaman damgası,

ağda bulunan node’ların (düğümlerin) çoğuna

giderek onaylanması gerekmektedir. Bu da çok

fazla zaman harcaması anlamında gelmektedir.

Solana, PoH yöntemi ile mesajın içerisinde bir

zaman damgası bulunmasını ve bu zaman

damgasının doğru olduğunun kabul

edilerek başka node’lar tarafından

onaylanması ihtiyacını ortadan

kaldırmaktadır. Onaylanma

ihtiyacının ortadan kalkmasıyla

beraber buradan büyük bir

zaman tasarrufu sağlanıp daha

hızlı bir ağ elde edilmiştir.

Tower BFT (PBFT’nin PoH için optimize

edilmiş bir versiyonu)

Tower BFT, mesajlaşma yükünü ve gecikmeyi

azaltmak için Solana’nın PoH’sini fikir

birliğinden önce bir saat olarak kullanır.

Solana, PBFT’nin (Bizans Hata Toleransı) bir

türevini uygular, ancak bir temel farkla. Proof

of History (PoH), fikir birliğinden önce küresel

bir zaman kaynağı sağlar. PBFT uygulamamız,

ağ zaman saati olarak PoH’yi kullanır ve

replikaların PBFT’de kullandığı katlanarak

artan zaman aşımları, PoH’nin kendisinde

hesaplanabilir ve uygulanabilir.

Turbine (Bir blok yayılım protokolü)

Blokzincir teknolojisindeki ölçeklenebilirlik

üçlemi tamamen bant genişliği ile ilgilidir.

Günümüzde çoğu blok zinciri ağında, düğüm

başına sabit bir bant genişliği verildiğinde,

düğüm sayısını artırmak, tüm verileri tüm

düğümlere yaymak için gereken süreyi

artıracaktır. Bu büyük bir problem.

Yüksek performanslı blokzincirlerin

zorluklarından biri, ağın büyük

miktarda veriyi çok sayıda eşe

nasıl yaydığıdır. Örneğin, 20.000

doğrulayıcıdan oluşan bir ağ

düşünelim. Liderin tüm 20.000

doğrulayıcıya 128 MB’lık bir blok

(yaklaşık 500.000 işlem @ 250

bayt / işlem) iletmesi gerekir.

Pipelining (Doğrulama optimizasyonu

için bir İşlem İşlem Birimi)

Solana ağındaki işlem doğrulama süreci, boru

hattı adı verilen CPU tasarımında yaygın

olarak kullanılan bir optimizasyondan

kapsamlı bir şekilde yararlanır.

Cloudbreak (Yatay Ölçekli Hesaplar

Veritabanı)

İlk olarak, bellek eşlemeli dosyalardan

yararlanılır. Bellek eşlemeli dosya, baytları bir

işlemin sanal adres alanına eşleşen bir

dosyadır. Bir dosya eşlendikten sonra diğer

bellekler gibi davranır. Çekirdek, RAM’de

önbelleğe alınan belleğin bir kısmını tutabilir

veya hiçbirini tutamayabilir, ancak fiziksel

bellek miktarı RAM ile değil diskin boyutu ile

sınırlıdır. Okuma ve yazma işlemleri hala

açıkça diskin performansına bağlıdır.

İkinci önemli tasarım düşüncesi, sıralı

işlemlerin rastgele işlemlerden çok daha hızlı

olmasıdır. Bu sadece SSD’ler için değil, tüm

sanal bellek yığını için geçerlidir. CPU’lar,

sırayla erişilen belleği önceden getirmede

harikadır ve işletim sistemleri, sıralı sayfa

hatalarını işlemede mükemmeldir. Bu

davranıştan yararlanmak için hesapların veri

yapısını kabaca şu şekilde ayırıyor:

  • Hesapların ve çatalların dizini RAM’de

saklanır.

  • Hesaplar, boyutu 4 MB’a kadar olan bellek

eşlemeli dosyalarda saklanır.

  • Her bellek haritası, yalnızca önerilen tek bir

çataldan hesapları depolar.

  • Haritalar, mevcut olduğu kadar çok SSD’ye

rastgele dağıtılır.

  • Yazma üzerine kopyalama semantiği

kullanılır.

  • Yazmalar, aynı çatal için rastgele bir bellek

haritasına eklenir.

  • Her yazma işlemi tamamlandıktan sonra

dizin güncellenir.

Saf uygulama, liderin her doğrulayıcı ile

benzersiz bir bağlantıya sahip olmasını ve 128

MB’ın tamamını 20.000 kez iletmesini

gerektirir. Bu kadar çok bağlantıyı barındırmak

için yeterli bant genişliği yok.

Turbine yöntemi ile Solana, BitTorent

tarafından kullanılan bir yöntemin büyük

oranda benzerini uygulamıştır. Bu yöntem ile

veriler liderler (blok üreticileri) tarafından

64KB’lık parçalara ayrılarak rastgele

doğrulayıcılara gönderilmektedir. Bu yöntem

ile veriler üzerinde ölçeklendirme uygulayarak

performans kazancı sağlamayı

amaçlamaktadır.

Gulf Stream (Mempool’suz işlem

yönlendirme protokolü)

Mempool, bir sonrakine gitmek için

seçilmeden önce yapılan işlemler için bekleme

alanıdır. İşlemlerin önbelleğe alınmasını ve

ağın kenarına iletilmesini sağlar. Her

doğrulayıcı yaklaşan liderlerin sırasını

bildiğinden, müşteriler ve doğrulayıcılar

işlemleri önceden beklenen lidere iletir. Bu,

doğrulayıcıların işlemleri önceden

yürütmesine, onay sürelerini azaltmasına,

liderleri daha hızlı değiştirmesine ve

onaylanmamış işlem havuzundan

doğrulayıcılar üzerindeki bellek baskısını

azaltmasına olanak tanır. Sealevel (Paralel

akıllı sözleşmelerin çalışma zamanı)

Validator için mümkün olduğu kadar çok

çekirdek kullanarak on binlerce sözleşmeyi

paralel olarak işleyebilen bir çalışma

zamanıdır. Solana’nın işlemleri paralel olarak

işleyebilmesinin nedeni, Solana işlemlerinin,

bir işlemin yürütülürken okuyacağı veya

yazacağı tüm durumları tanımlamasıdır. Bu,

yalnızca örtüşmeyen işlemlerin eşzamanlı

olarak yürütülmesine izin vermekle kalmaz,

aynı zamanda yalnızca aynı durumu okuyan

işlemlerin de eşzamanlı olarak yürütülmesine

izin verir.

Archivers (Dağıtılmış defter depolama)

Hong Kong merkezli lider bir OTC, girişim ve

teknoloji grubu olan Bering Waters, Solana ve

Arweave’i birbirine bağlayan türünün ilk örneği

olan “SOLAR Bridge”i duyurdu . Köprü şu anda

yayında ve tamamen Bering Waters’ın Solana

ve Arweave ekosistemlerine olan bağlılığının

bir parçası olarak tasarlandı, inşa edildi ve

finanse edildi. Bu köprü, Solana’nın devam

eden büyümesinde önemli bir gelişmedir ve

işlem geçmişini özel bir depolama ağında

taşıyan ve depolayan ilk blok zinciri haline

getirir.

GELİŞTİRİCİLERE NELER VADEDİYOR?

Solana, Rust programlama dili kullanılarak

geliştirilmiştir. Rust; açık kaynak kodlu, çoklu

paradigmalı, ilk olarak Mozilla tarafından

dizayn edilen ve Rust Foundation tarafından

geliştirilmekte olan; performansa, güvenliğe ve

eş zamanlı işlem yapabilmeye odaklanmış bir

sistem programlama dilidir. Rust, söz dizimi

olarak C++ diline benzemektedir. Rust,

“güvenli, pratik ve hızlı” bir dil ortaya koymak

amacı ile tasarlanmıştır.

Not: Rust, 2016 yılından beri Stack Overflow’un

yazılımcıların en çok sevdiği yazılım dili

sıralamasında ilk sıradadır.

Bununla beraber Solana, yazılımcılar

tarafından popüler olarak kullanılan birçok

yazılım diline de SDK desteği vererek Solana

üzerinde proje geliştirme imkanı

sağlamaktadır. Bu diller aşağıda sıralanmıştır.

  • GO
  • C
  • C#
  • Javascript (Javascript desteği sayesinde

Solana ile web3 tabanlı projeler

geliştirilebilmektedir.)

  • Java
  • Python
  • Swift
  • Dart

Solana ekibi tarafından geliştiricilere kaynak

olması için bir online dokümantasyon

oluşturulmuştur. Bu rehber sayesinde Solana

tabanlı projelerin daha rahat geliştirilmesi,

yazılımcıların daha kolay adapte olmasını

sağlamak amaçlanmıştır. Bu dokümantasyona

https://docs.solana.com/ adresinden

ulaşılabilmektedir.

Dokümanda Solana ile alakalı yazılımlarda

kullanılabilecek tüm fonksiyonlara ve bunlarla

alakalı detaylı kullanım bilgilerine de yer

verilmiştir.

Ek olarak yine developer’lar için hazırlanmış

videolar ve eğitimler de bulunmaktadır. Solana

ekibi tarafından hazırlanmış olan bu videolar

ile “Solana ağında Rust programlama dili

kullanılarak bir akıllı kontrat nasıl oluşturulur”

gibi önemli başlıklar kolaylıkla uygulanabilir.

SOLANA EKOSİSTEMİNE DAHİL OLMA

YOLLARI NELERDİR?

Solana üzerinde bir proje geliştirmek veya

katkı sağlamak istiyorsanız bunun 3 yolu

bulunmaktadır. Bunlar;

  • Validators(Doğrulayıcılar)
  • Developers(Geliştiriciler)
  • Community(Toplum)

Solana ekosistemindeki kişiler için bir araya

gelebilecekleri farklı kanallar bulunmaktadır.

Bunlar;

Duyuru için;

  • Telegram
  • Twitter
  • YouTube
  • VK
  • Weibo
  • Solana Forums

Mühendislik için;

  • Discord
  • GitHub

Toplantı için;

  • Meetup
  • E-Mail

Tartışmalar ve Blog Yazıları için;

  • Reddit
  • Medium

Özet olarak;

Solana, geliştiricilerin ilgisini çekmek ve

kolaylıkla ekosistemde bir proje yaratılması için

bir çok olanak sağlamaktadır. Bu olanaklar ile

de 27.09.2021 tarihi itibariyle ekosistemde

ortaya çıkmış toplam 368 proje bulunmaktadır

ve bu sayı gün geçtikçe hızla artmaktadır.

AVANTAJLARI – DEZAVANTAJLARI

Avantajları

  • Saniyede 50.000 işlem (TPS) sayısı ile

rakiplerinden çok daha fazla işlem

yapılabilmesine olanak sağlamaktadır.

  • 0.00025$’lık fee ile yine çok ucuz maliyetli

işlem yapılmasına olanak sağlamaktadır.

  • 1000’in üzerindeki doğrulayıcı sayısı ile

merkeziyetsizlik konusunda büyük bir

avantaja sahiptir.

  • Stake yapılabilmesine olanak

sağlamaktadır.

  • CoinMarketCap’teki hacim sıralamasında 7.

sırada yer almaktadır.

  • Web3, Layer3, NFT, Wallet gibi 350’nin

üzerinde blokzincir projelerini

barındırmaktadır.

Dezavantajları

  • Proof of History yöntemi yalnızca Solana

ağında kullanıldığı için insanlar tarafından

şüpheyle yaklaşılmaktadır.

  • Toplam arzın dönemsel olarak değişikliğe

uğraması.

  • Validatör sayısının az olması,

merkeziyetsiziği konusunda sorgulanmasına

sebebiyet vermektedir.

GELECEKTE NELER BEKLİYOR?

Solana ekibi, diğer blokzincir projelerinden

farklı olarak ölçeklenebilirlik, performans ve

maliyet konularında büyük ve yeni teknolojik

çözümler ortaya sunmuştur. Bu çözümler şu an

main-net beta aşamasında olan proje için

doğru çalışıyor gibi gözükse de bundan sonra

stabil bir çalışma ortamı yakalaması açısından

önemli olacaktır. Şu an çok iyi olarak

nitelendirilen TPS sayısının ileride 710.000 ‘e

kadar çıkması, fee’lerin düşük olması, gibi

majör özellikleri sayesinde herkes tarafından

kolaylıkla kullanılabilecek projelere alt yapı

sağlamayı amaçlamaktadır.

Solana ekosistemine güvenen kullanıcıların

birçoğu var olan solana coin’lerini stake’te

tutmaktadırlar. Bu da insanların uzun vadede

Solana ekibine ve projesine ne kadar büyük

güven duyduğunun bir göstergesi olarak

karşımıza çıkmaktadır.

WAVES

Waves, bilgi teknolojileri sistemlerinin

güvenliğini, güvenilirliğini ve hızını artırmayı

amaçlayan Web 3.0 uygulamaları ve merkezi

olmayan çözümler için açık bir blokzincir

protokolü ve geliştirme araç setidir. Herkesin

uygulamalarını oluşturmasını sağlayarak

blokzincirin toplu olarak benimsenmesini

sağlar.

Temel özellikleri nelerdir? (Temel

nitelikleri ve diğer ağlardan ayrıştıran

özellikleri)

Waves, merkezi olmayan uygulamalar

oluşturmak üzere mevcutta bulunan bir

blokzincirdir. Diğer ağlardan ayrılan en önemli

özelliği; daha hızlı işlemler yapabilme ve

kullanımı kolay olan blokzincir araçları ile

ürünleridir. Herhangi bir üçüncü tarafın

bağımsız olarak değişiklik yapmasına olanak

tanımadığı için güvenlidir.

Waves kurucusu Sasha Ivanov’un ortaya

koymuş olduğu vizyon, blokzincirinin

kullanımını ve üzerinde uygulamalar/ürünler

inşa edilmesini kolaylaştıran bir platform

oluşturmaktır. Waves Protocol ile

geliştiricilerin ve kullanıcıların işlerinin

kolaylaştırılması hedeflenmiştir.

Bununla birlikte Waves blokzincirini merkezi

olmayan uygulamalar (DApp) oluşturmak için

kullandığımızda, bu uygulamalar asla

kapatılamaz veya bu uygulamaların faaliyetleri

durdurulamaz. Tüm bu uygulamalar, Waves

merkeziyetsiz ağı üzerinde barındırılmakta

olan ve kendi kendine çalışabilen bir bilgisayar

programı (akıllı sözleşme) üzerinde

yürütülmektedir.

Kapatmanın ve kaldırılmanın imkânsız olması,

geliştiricilerin diğer blokzincirleri yerine Waves

blokzincirini seçmesini sağlayan harika

özelliklerden bir tanesidir.

Ride, Waves blokzincirindeki akıllı sözleşmeler

için amaca yönelik tasarlanmış bir

programlama dilidir. Diğer popüler akıllı

sözleşme dillerinin en ciddi eksikliklerinin

çoğunu gidermek için oluşturuldu. Buradaki en

önemli amaç, geliştiricilere DApp geliştirmek

için işlevsel ve basit bir dil sunabilmekti.

Ride, özellikle yeni başlayan geliştiriciler

açısından öğrenilmesi kolaydır. Ride, statik

olarak yazılmış, işlevsel, ifade tabanlı

derlenmiş bir programlama dilidir. Geliştirici

dostu merkezi olmayan uygulamalar (DApps)

oluşturmak için tasarlanmıştır.

Ride, Turing Complete değildir ve yürütme

motoru (sanal makine) herhangi bir döngü

kavramına sahip değildir. Ayrıca, tasarım

gereği, uygulamanın güvenli ve kolay olmasını

sağlamaya yardımcı olan birtakım sınırlamalar

vardır. Ancak yinelemelerin gerekli olduğunun

farkındayız ve bunları FOLD makroları olarak

uyguladık (aşağıya bakın). Anahtar

özelliklerden biri, yürütme maliyetinin her

zaman tahmin edilebilir olması ve önceden

bilinmesidir.

Kullanımı basit olmasına rağmen, Ride

güçlüdür ve geliştiricilere geniş kapsamlı

işlevsellik sunar. Ride, bir blokzincir ortamında

yürütülmek üzere yaratılmıştır ve bu amaç için

optimize edilmiştir. Blokzincir, dünyanın her

yerindeki birçok bilgisayarda bulunan

paylaşılan bir defter olduğundan, geleneksel

programlama dillerinden biraz farklı çalışır.

Ride, blokzincir içinde kullanılmak üzere

tasarlandığından, dosya sistemine erişmenin

veya konsolda herhangi bir şey

görüntülemenin bir yolu yoktur. Bunun yerine,

Ride işlevleri blokzincirdeki verileri okuyabilir

ve sonuç olarak, blokzincire uygulanabilecek

eylemleri geri getirebilir. Ride basit ve özlüdür.

Avantajları nelerdir?

Waves Platformu, birçok blokzincire göre

büyük bir avantajlara sahiptir:

  1. İşlem hızı ve düşük transfer ücreti sunar.
  2. Waves bir süre Proof of Stake (PoS) modeli

kullanmaktaydı ancak bir güncelleme ile

Leased Proof of Stake (LPoS) modeline

yükseltilmiştir. LPoS modelinde, token

sahiplerinin jetonlarını Waves node’larına

kiralamasına ve ödül olarak ödemenin bir

yüzdesini kazanmasına olanak tanımaktadır.

  1. Merkeziyetsizdir, hızlı, basit ve güvenli

alışverişlerden birini sunar.

  1. Platformda, Escrow’da(dijital ortamda

yapılan alım-satım işlemlerinin doğru şekilde

gerçekleştiği sonucu teyit edilene kadar; söz

konusu olan varlığın ya da paranın

saklandığı sistem) tutulurken fonların

volatilitesini durduran sabit paralara

dönüştürebilen birden fazla ödeme

seçeneğine sahip olunmasını sağlar.

Geliştiricilere neler vadediyor?

  • Waves, Go ve Scala üzerinde çalışmakta

olan node’larla birlikte açık kaynak kodludur.

  • İşlemler, blokzincir üzerinde hızlı bir şekilde

onaylanmaktadır.

  • Geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine

adanmış olan bir topluluk mevcuttur.

  • Php, Javascript, Rust, Java, Python ve diğer

programlama dilleri için sağlam API ve

kitaplıklar bulunmaktadır.

  • Herhangi birinin birkaç fikir türünü

uygulamasına olanak tanıyan çok yönlü

işlem türleri mevcuttur.

Waves-NG: Waves-NG, işlemleri hızlandıran ve

diğer özelliklerden ödün vermeden Bitcoin’e

kıyasla işlem gecikmesi (daha düşük gecikme)

ve bant genişliği (daha yüksek verim)

konularında önemli iyileştirmeler sunmakta

olan Bitcoin yeni nesil protokolüne

dayanmaktadır. Waves ölçeklenebilirdir.

Düşük İşlem Ücretleri: Waves Blokzincir

üzerindeki işlem ücretleri; varlıkları transfer

etmek için 0,001 Waves token’a ve sözleşmeleri

yürütmek içinse 0,005 Waves token’a mâl

olmaktadır. Bu ücretler sabittir; diğer bir deyişle,

transfer etmiş olduğunuz varlık miktarına veya

yürütmekte olduğunuz sözleşmenin

karmaşıklığına bakılmamaktadır.

Waves Docs: Örnekler, örnek kodlar ve

kılavuzlarla birlikte Waves blokzinciri hakkındaki

her şeyi içermekte olan belge işlem bölümüdür.

Waves Yerel Araçlarını Ücretsiz Olarak

Sunmaktadır: Örneğin; Waves Exchange, Waves

blokzinciri üzerinde oluşturulan varlıkların;

herhangi bir listeleme ücreti olmadan anında

alınıp satılabildiği, yanı sıra, teknik konulara

hâkim olmadan blokzincir ile etkileşime geçmek

üzere arayüzlerin bulunduğu, merkezi olmayan

bir borsadır.

Yerel ve Küresel Topluluklar: Waves, Afrika

kıtası da dahil olmak üzere birçok kıtaya

yayılmış olan topluluklara sahiptir; bu durum,

girişimcilerin projelerini yerel hedef kitlelerinin

önüne kolayca koymalarını ve ana dillerinde

destek almalarını sağlamaktadır.

Çok Yönlü Geliştirici Araçları: Waves, PHP,

JavaScript, Rust, Java, Python, Go, C, C#

programlama dilleri de dahil olmak üzere

bilinen programlama dilleri için oldukça çeşitli

API’ler ve SDK’lar sunmaktadır.

Özel Geliştirici Desteği: Tam da bu, Waves’in

en etkileyici kriterlerinden biridir, küresel ve

açık kaynaklı bir blokzincir olarak farklı

kıtalarda, farklı zaman dilimlerinde (bu

topluluğun 7/24 aktif kalmasını sağlamaktadır)

bulunan ve programlama geçmişi bakımından

farklı deneyimlere sahip olan geliştiricilere ev

sahipliği yapmaktadır.

Waves üzerinde proje token/varlık

oluşturulabilir, oluşturma işleminin

gerçekleşmesi için kod yazılmasına gerek

yoktur, bu işlem yalnızca 1 Waves token’a mâl

olmakta ve Waves Exchange aracılığıyla

yapılabilmektedir.

On-chain likidite transferini sağlayan, entegre

edilmiş “merkeziyetsiz bir borsa” ve “gas”

maliyeti gerektirmeyen (bunun yerine sabit

işlem maliyeti uygulanır) akıllı sözleşme diline

sahiptir. Yüksek verim ve işlem maliyetlerinin

diğer ağlardakilere oranla çok daha düşük

olmasıyla birlikte Waves, çeşitli DeFi

uygulamaları için daha kullanışlı ve çok daha

hızlı olan bir platformdur. Diğer platformlarda

bulunan likiditenin Waves’e kazandırılması

gerekmektedir, bu nedenle, Waves DeFi araçları

diğer zincirlere ihraç edilecektir.

Waves üzerinde bulunan farklı DeFi ürünleri

bünyesinde, 2021 yılının Eylül ayına kadar, en

az 10 milyar dolarlık kilitli değere ulaşabilmek

amacıyla birkaç önemli doğrultu ve dönüm

noktası izlenecektir;

1.Ethereum birlikte çalışabilirliği

Ethereum ağı, şu anda bünyesinde en fazla

miktarda likiditeye sahip olan ve aynı zamanda

en çok sıkışıklık(tıkanma) yaşayan ağdır. ETH

ağında bulunan likiditenin bir kısmını Waves

ağına yönlendirerek temelde Ethereum ağına

yardımcı olmaktayız; bununla birlikte Waves

ağının kullanılabilirliğini de artırmaktayız.

Bu aşamada mümkün olan en yüksek düzeyde

ETH entegrasyonuna ulaşacağız.

Waves.Exchange ve Swop.fi dahil olmak üzere

Waves ağı üzerinde Ethereum özel anahtarlarını

ve Metamask’ı kullanmak da mümkün olacaktır.

Gravity frameworku bünyesinde; Binance Smart

Chain (Binance Akıllı Zincir) dahil olmak üzere,

diğer büyük zincirlerle de entegrasyon

kuracağız.

  1. Emir defteri tabanlı likidite havuzları

Waves Exchange, piyasadaki en eski

merkeziyetsiz borsalardan biridir. Sıradan emir

defterlerini desteklemektedir. Bunu, merkezi

dünyanın ve merkeziyetsiz dünyanın en iyilerini

(geleneksel bir piyasa yapısı ile kullanıcı likidite

havuzları) birleştirerek zincir içi ve zincir dışı

likidite havuzları ile geliştireceğiz.

Gelecekte neler bekleniyor?

(Yol haritası 2021-2022)

Waves 2.0 giden yolda 3 etap olması

planlanıyor.

Hedef: Waves üzerinde kilitlenen 10 milyar ($)

dolar

Zaman aralığı: Nisan/Eylül-Ekim 2021

Waves, işlemlerin 2–3 saniye içinde

gerçekleştiği ve işlem ücretlerinin yalnızca

kuruşlarla ifade edildiği hızlı bir blokzinciridir.

Waves.Exchange üzerindeki herhangi bir ticaret

çiftine likidite ekleyebilecek ve likidite

madenciliği ödülleri kazanabileceksiniz. Ayrıca

token piyasaya sürebilecek ve sadece birkaç

basit tıklamayla piyasaya sürdüğünüz token için

likidite sağlayabileceksiniz.

  1. Volatil varlıklar

Gerektiğinden fazla teminatlandırma durumu

gerektirmeyen eşi benzeri olmayan bir protokole

dayalı olarak; Tesla varlığından topluluğumuzun

oy vererek seçecek olduğu herhangi bir kripto

veya gerçek dünya varlığına kadar, mümkün

olan bütün volatil(/oynak) sentetik varlıkları

Waves ağı üzerinde piyasaya süreceğiz. Bu

planımız, Waves, DeFi ürünleri bünyesine daha

fazla miktarda kilitli değer çekmemize olanak

tanıyacak ve düzinelerce sayıda yeni ticaret

ürünü yaratacaktır.

  1. Waves üzerinde borç verme protokolü

On-chain borç verme işlevi, herhangi bir DeFi

ekosisteminin önemli bir parçasıdır. Varlık

takaslarının tamamlayıcısı niteliğindedir. Etkin

bir biçimde on-chain marjinal ticaret

dinamikleri oluşturmaktadır. Ek olarak, çok

yüksek miktarlardaki fonun, borç verme

havuzları bünyesinde kilitlemesine teşvik

etmektedir. Bahsi geçen borç verme protokolü,

Waves ağı üzerinde geliştirilme aşamasındadır.

  1. Diğer zincirlerden gelen likidite: Gravity

Diğer zincirlerden likidite getirebilirsiniz;

bununla birlikte, on-chain likiditelerinden

faydalanarak, DeFi ürünlerinizi diğer ağlar

üzerine aktarabilirsiniz. Gravity protokolüne

dayalı olan “Interchain DeFi” (Zincirler Arası

DeFi) uygulamaları, Waves DeFi token’larını

(örnekle USDN) diğer zincirlere aktaracak ve

Waves DeFi ürünleri bünyesine, etkin bir

biçimde, daha fazla miktarda kilitli değer

çekecektir. USDN varlığı, halihazırda ETH ağı ve

Binance Smart Chain (Binance Akıllı Zincir)

üzerinde mevcuttur ki, bu yalnızca bir

başlangıçtır. İlerleyen dönemde çok daha fazla

ağ/zincir üzerinde mevcut olacaktır.

  1. Node sürümü

Son olarak önemli noktalardan bir tanesi ise

(aslında muhtemelen en önemlisi) bu bahar

döneminde yayınlanacak olan Waves

node’unun yeni sürümüdür; yeni sürüm,

etkileşimli olan akıllı sözleşmelerin ve “Flash

Loan”ların (Flash Loan: bir blok içerisinde

gerçekleştirilebilen işlemler bütünü) Waves ağı

üzerinde kullanılmasına olanak sağlayarak,

akıllı sözleşmelerin işlevselliğini artıracaktır.

Bu sürüm, borç verme havuzları ve takas

havuzları arasında etkileşime olanak

tanıdığından on-chain değer aktarımı için çok

önemlidir.

Ayrıca; yeni node sürümü, USDN’yi

destekleyen WAVES token’larının stake

edildiği node’lar için merkeziyetsiz yapıda

oylamaya imkân tanıyacağından dolayı NSBT

token’larının (Neutrino protokolünün

yönetişim token’ı) kullanılması durumuna

büyük ölçüde katkı sağlayacaktır.

Ayrıca, yol haritasının Tannhauser kapısı

aşamasında, zamanı çoktan gelmiş geçmiş

olan ve çığır açacak olan bir uygulamada

olacaktır.

Solucan delikleri: sayısını yükseltmek

Hedef: Günlük ortalama 10 milyon adetlik

işlem

Zaman aralığı: Eylül 2021-Ocak/Şubat 2022

Likiditenin ölçeklendirilebilmesi

gerekmektedir. Yeterli likiditeye ulaştıktan

sonra, artan işlem hacmini hesaba katarak

Waves ağını ölçeklendirmeye geçmemiz

gerekecektir. Ölçeklendirme yaklaşımımız; şu

anda geliştirilmekte olan ve eşi benzeri

olmayan bir yan zincir modeline dayalı

olacaktır. Hızlı yan zincirler, stake işlevini

kullanmakta olan kullanıcıların çoğunluğunun

yan zincir ve ana zincir tutarlılığını garanti

etmesiyle Waves ağ yönetişimi vasıtasıyla

piyasaya sürülecektir.

İlk olarak, uygulama zincirlerini veya belirli bir

uygulamayı (Örneğin; Waves Exchange veya

bir veri zincirini) desteklemesi amaçlanan

ağlar için kullanılacak olan Waves tabanlı yan

zincirler piyasaya sürülecektir. Buna paralel

olarak, tam teşekküllü Ethereum

uyumluluğuna olanak tanıyan EVM (Ethereum

Sanal Makinesi) zincirleri piyasaya

sürülecektir. Zincirler arası sözleşme

çağrıları(/yürütmeleri), çapraz zincir Flash

Loan’lara imkân sağlayacaktır.

Yıldızlararası uzay gemisi: ötesine geçmek

Şu anda bütün blokzincir projeleri, ilk olarak

2014–2016 yılları arasında civarında ortaya

çıkan fikirleri gerçekleştirmektedir. Bütünüyle

senkronize edilmiş olan konsensüs (/fikir

birliği) yaklaşımları konseptinin ötesine

geçerek gerçekten yeni bir şey denemenin ve

ortaya çıkarmanın tam zamanıdır.

Ölçeklenebilirlik hususundaki gerçek atılımlar

ancak yeni konseptlerle başarılabilecektir.

Dağıtılmış defterlere, 2022 yılında piyasaya

sürülecek olan Waves 2.0 framework dahilinde

yeni yaklaşımlar uygulamayı planlamaktayız.

Waves 2.0 ilk olarak bir yan zincir olarak

yürütülecek ve neticede ağın ana zinciri haline

gelecektir.

Waves ilerlemeye devam etmektedir. Gitgide,

karanlıkta C-ışınlarının parıltısını izleyeceğiz.