Avukat Selim Önengüt, Başlangıç Noktası için kaleme aldığı yazısında blokzinciri teknolojisinin hukuk büroları ile ilişkisine değindi. Okuyucularımıza aktarıyoruz.
İngilizcesi “Blockchain” olan “Blok Zinciri” teknolojisi, son zamanlarda özellikle finans ve hukuk alanlarında incelenen bir konu oldu. Blok zinciri teknolojisi, sade bir şekilde açıklanacak olursa; birden fazla kullanıcı arasında oluşturulan ve parametresi dâhilinde yapılan işlemlerle sürekli güncellenen bir veri tabanı niteliğindedir.
Blok zinciri veri tabanı aracılığıyla sadece orijinal verilerin kopyalanmasıyla yetinilmeyerek bu verilerle birlikte değerlerin de dijital transferleri yapılabilmektedir. Böylece ortaya güncellenmiş ve isabetli bir veri tabanı çıkarılarak kullanıcılar arasında başta bilgi engeli “information barrier” olmak üzere çeşitli olumsuz faktörler ortadan kaldırılmaktadır. Dolayısıyla bu teknoloji sayesinde günümüzde özellikle teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketlerin yapılanmalarında çeşitli değişiklikler oluşmuştur. Bu değişikliklerden bir tanesi, blok zinciri teknolojisiyle yakın derecede ilişkili olan “Kripto Para” teknolojisinin bazı şirketler arasında gerçekleşen işlemlerde kullanımının artmasıdır. Blok zinciri teknolojisi her ne kadar kripto para ve benzeri teknolojilerle yakın ilişkili olsa da, bu çalışmada sadece ve sadece blok zinciri teknolojisinin hukuk alanındaki kullanımına odaklanılarak, özellikle hukuk bürolarının blok zinciri teknolojisiyle etkileşimi incelenecektir.
Ronald Coase’ın 1937 yılında yayımlanan “The Nature of the Firm” başlıklı makalesi, dünyadaki ekonomik düzeni baştan şekillendirmekle kalmayarak, getirdiği temel kavramlarla hala geleceğe etki etmektedir. Coase, anılan çalışmasında; piyasa içindeki işlem masrafları, isabetli bilgiye ulaşma masrafları, müzakere masrafları gibi masrafların, bir firma bünyesinde farklı niteliklere sahip olan ortaklar arasındaki işbirliği sayesinde ortadan kaldırılabileceğini göstermiştir. Böylece masrafların azaltılarak kârlılığın arttırılması stratejisi ön plana çıkmış ve 1960, 1980 ve 1990 yıllarında gelen Şirket Birleşme ve Devralma Dalgaları ile birlikte bu stratejinin ne kadar etkili olduğu birden fazla defa kanıtlanmıştır.
Günümüzde teknolojinin bu kadar yaygın olmasındaki temel sebeplerden bir tanesi, masrafların azaltılarak kârlılığın arttırılması stratejisinin hala dominant strateji olmasıdır. Modern dünyada, her şeyin daha hızlısı ve daha kalitelisi, özetle daha verimlisi tercih edilmektedir. Blok zinciri teknolojisi de, günümüzde sibernetik özelliği bulunan bütün şirketleri ve aynı zamanda hukuk bürolarını etkilemektedir. Bu noktada blok zinciri teknolojisi kullanıcıları, kendi aralarında oluşturdukları veri tabanı sayesinde, çok daha verimli işlemler yapabilme potansiyeline sahip olabilmektedirler.
Problem: Blok zinciri teknolojisi günümüzde sadece parasal ödeme sistemleri alanında olumlu sonuçlar vermektedir. Bu teknoloji henüz parasal ödeme sistemleri dışında genel kabul gören –kanıtlanmış- derecede iyi bir sonuç vermemiştir.
Çözüm: Blok zinciri teknolojisinin parasal ödeme sistemleri dışına çıkarılması kolay bir işlem olmasa da, bu konuda birden fazla çalışma yürütülmektedir. Bunlardan bir tanesi, blok zinciri teknolojisinin kullanılarak dijital hakların verimli yönetiminin yapılmasıdır. Özellikle Youtube gibi platformlarda blok zinciri parametresi içinde şarkıların verileri üzerinden kolayca tanımlama yapılabilmesi ve dijital hakların korunması bu durum açısından isabetli bir örnek teşkil edecektir. Uygulamada görülen bir başka örnek, özellikle hukuk alanında blok zinciri teknolojisinin kullanılmasıyla birlikte “Akıllı Sözleşmeler” (“Smart Contracts”) yapılmasıdır.
Hukuk büroları ve blok zinciri teknolojisi arasındaki etkileşime odaklanıldığında özellikle ekonomik gücü yüksek olan ülkelerde yer alan ve şirket olma niteliğine sahip olan hukuk bürolarının bu teknolojiyi sistemlerine başarılı bir şekilde entegre etmeyi amaçladıkları görülmektedir. Thomson Reuters Legal Executive Institute, hukuk bürolarının blok zinciri teknolojisine olan ilgilerini iki temel nedene bağlamaktadır: 1) Akıllı Sözleşmeler sayesinde sözleşme hazırlama masraflarının düşürülerek verimliliğin arttırılması ve 2) Blok zinciri parametresi içinde gerçekleşen bütün işlemlerin isabetli ve uzun bir süre boyunca kaydının tutulabilmesi.
İlk maddede yer alan akıllı sözleşmeler, banka gibi üçüncü taraf olan kurumların devreden çıkarılarak iki taraf arasında bilgisayar kodu aracılığıyla yapılan sözleşmelerdir. Blok zinciri teknolojisinin ve akıllı sözleşmelerin parasal ödeme sistemlerinde başarılı sonuç alma nedeni, banka gibi üçüncü taraf olan kurumların oluşturduğu masrafların ortadan kaldırılarak, sözleşme tarafları arasında anılan masrafların olmaması nedeniyle kârlılığı arttırmasıdır. Bu çalışmada daha önce de değinildiği gibi, blok zinciri teknolojisi henüz parasal ödeme sistemleri dışında başka bir alanda genel kabul gören nitelikte olumlu bir sonuç vermemiştir. Akıllı sözleşmelerin hukuk büroları tarafından kullanılması ise, kanaatimce mevcut hukuki düzenlemeler kapsamında verimsiz olacaktır. Bunun en büyük nedeni, Möslein’in de belirttiği gibi, akıllı sözleşmelerin her zaman hukuken geçerli olmamalarıdır. Bir sözleşmenin hukuken geçerli olabilmesi için, çeşitli koşulları sağlaması gerekmektedir. Örnek olarak Türk Hukuku’nda sözleşmenin geçerlilik şartları açısından önem teşkil eden koşullardan bazıları şu şekilde listelenebilir:
1) Tarafların sözleşme yapabilme ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir,
2) Sözleşme konusu; emredici hükümlere, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olmamalıdır,
3) Sözleşmenin konusu imkânsız olmamalıdır,
4) İrade beyanları sağlıklı olmalıdır,
5) Sözleşme muvazaalı olmamalıdır,
6) Sözleşme, kanunun öngördüğü geçerlilik şartlarına aykırı olmamalıdır.
Geçerlilik şartlarının sözleşmeye etkisine örnek olarak, tarafların iradesi olmadan yapılan bir işlemin yoklukla sakat olması verilebilir. Bir başka örnek olarak, temsil yetkisi verilmeden yapılan işlemlerin askıda hükümsüz olup icazet verilmezse kesin hükümsüzlükle sakat olmaları belirtilebilir. Bir gayrimenkul satış sözleşmesinin tapuda resmi şekilde (düzenleme olarak) yapılmamış olması, kural olarak kesin hükümsüzlükle sakattır. Dolayısıyla hukuk bürolarının akıllı sözleşmeleri kullanabilecekleri alanları belirleyebilmeleri için daha fazla araştırma ve koordinasyon masrafları üstlenmeleri gerekmektedir. Akıllı sözleşmeler hakkında yerleşmiş bir düzenlemenin olmaması nedeniyle bu duruma geniş çerçeveden bakıldığında, bu hususta yapılacak yatırıma ilişkin finansal riskin yüksek olduğu belirtilmelidir.
Kanaatimce Thomson Reuters Legal Executive Institute tarafından belirtilen ikinci neden olan Blok zinciri parametresi içinde gerçekleşen bütün işlemlerin isabetli ve uzun bir süre boyunca kaydının tutulabilmesi, hukuk bürolarının işleyişi açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilme potansiyeline sahiptir. Bunun en önemli sebebi, söz konusu veri tabanı sayesinde isabetli bilgiye ulaşma masraflarının ortadan kaldırılmasıdır. Bir başka olumlu neden de blok zinciri veri tabanının Makine Öğrenimi (“Machine Learning”) gibi diğer teknolojilerle pozitif sinerji oluşturarak gelecekteki araştırma masraflarını azaltma özelliğine sahip olmasıdır. Çalışmada değinilmiş olan bir diğer fayda da fikrî ve sınai hakların korunmasında verimliliğin arttırılmasıdır.
Sonuç: Blok zinciri teknolojisi, günümüzde parasal ödeme sistemleri alanında başarılı sonuçlar vermiş olsa da henüz hukuk alanında genel kabul görecek derecede başarılı bir sonuç ortaya çıkaramamıştır. Bu teknolojinin uygulamada etkileşim halinde olduğu başka teknolojiler de mevcuttur. Çalışmada yapılan inceleme sonucunda blok zinciri teknolojisiyle birlikte oluşturulan akıllı sözleşmelerin hukuk büroları açısından amaçlanan verimliliği sağlayamayacağısonucuna ulaşılırken, blok zinciri dâhilinde yapılan işlemlerin isabetli ve uzun süre kaydının tutulmasının ise hukuk bürolarının geleceği açısından faydalı sonuçlar ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu tespit edilmiştir.