Başlangıç Noktası liderlerinden Şahin Çağlayan, küresel enerji sektörünün “Dört Büyükler” olarak isimlendirilen probleme bir çözüm getirme olasılığını ele alıyor. Bu süreç içinde blockchain teknolojisinin rolüne de değiniyor.
Başlığı okuyunca aklınıza ilk gelen çözüm Apple, Google, Amazon ve Facebook’un veri merkezlerinin enerjisini kesmekse yalnız değilsiniz, bunu hayal eden milyonlarca insan var. Bu yazıda daha yapıcı bir çözüme odaklanacağız. Belki de şu anda dünyanın ‘Dört Büyükler’(Big four) diye tabir edilen teknoloji şirketlerinin dominantlığını nasıl dizginleyeceğimizin cevabı çok da uzakta değil, en geleneksel sektörlerden biri olan enerji alanında. ‘Dört Büyükler’ problemi iki temel çerçevede ele alınıyor, servis platform monopolisi ve veri monopolisi. Bu yazıda kendisinden beklenmeyen bir yaratıcılıkla dönüşen enerji sektöründen alabileceğimiz bir içgörü üzerinden üçüncü bir açıyı irdelemek istedik. Yanlış duymadınız, enerji sektörü internet sektörüne bir ders veriyor. Ve buna bizim jenerasyonumuz tanık oluyor.
Değişimin hızının artarak arttığı, olağandışı günler yaşıyoruz ve TCP/IP’nin ticarileşmesi sonrasındaki dönemde internet hiç bu kadar etkili şekilde hayatımıza nüfuz etmemişti. Teknolojiler yarattığı etik ve teknik problemlerin yanında kendi çözümleriyle de beraber geliyor. ‘’Veri Yeni Petrol ise Enerji Yeni İnternet midir?’’ yazımızda Mahşerin dört atlısı, yapay zeka, nesnelerin interneti, büyük veri analizi ve blockchain teknolojilerinin farklı sektörlere nüfuz ettikçe ‘Veri Yeni Petroldür’ deyişine nasıl vücut verdiklerini tartışmıştık. Hatırlarsanız dijital enerji ağımızın da internet ağının 30 yıl önceki bebek adımlarına benzer adımlarla analogtan dijitale doğru evrildiği gibi dönüştüğünü, kapsama alanını genişlettiğini konuşmuştuk. Tesla gibi şirketlerin başını çektiği enerjinin interneti ağı için ‘’enernet’’ tabiri kullanmıştık. Başlangıç Noktası liderlerinden Erdem Sezer de bu hafta Finans Dünyası dergisinde yayınlanan ‘’Enerji Sektöründe Dijital Dönüşümün İçini Doldurmalıyız’’ yazısında dijitalleşmenin ve katma değerli dijital servisleri müşterilere ulaştırmanın enerji şirketleri için olmazsa olmaz hale geldiğini savunuyor. Enerji sektöründeki dijital ağ, ne yazık ki fiziksel nedenlerden dolayı internet ağı kadar hızlı büyüyemiyor. Kaldı ki internet ağı da 30 senede bu noktaya kolay gelmedi. Bir ağın büyümesi altyapı, tel, fiber optik, yönlendiriciler, kontrolörler, okyanus altı kablolar gerektirir, bu da para demek, büyük paralar… Ağın ilk ilmekleri örülürken hiçbir devlet bunun maliyetine sıfırıncı günden girip büyük yatırımlar yapmadı, buradaki iş modeli farklı gelişti. Büyük teknoloji firmaları, bu iş modelini altyapıya kendileri sahip olacağı ve işleteceği fikrine temellendirerek kendileri yatırım yaptılar. Bu da kontrolü pekiştirdi. Bu modele göre altyapıya sahiplerse, neden bunun üstünden akan herhangi bir şeye de sahip olmasınlar?
Bu ayın başlarında, Amerikan başkan adaylarından biri, kıdemli ABD senatörü Elizabeth Warren, Amazon’un kendi pazaryerinde, giriş için ücret aldığı rakipleriyle birlikte kendi ürünlerini satmasının; Google’ın kendi ürün ve hizmetlerini kendi arama motorunda önceliklendirip, rakiplerine eşit öncelik ve sıralamada adil bir yer vermemesinin doğru olmadığını söyledi. Potansiyel rakipleri dışlamalarına, yeni nesil büyük teknoloji şirketlerini doğmadan öldürmelerine ve demokrasimizi baltalayabilecekleri kadar güç kullanmalarına izin verilmemesi gerektiğini ekledi.
Bu tür platformların – bir arama motoru, çevrimiçi bir pazar yeri veya bir sosyal ağ – aynı su kanalizasyon şebekesi veya elektrik şebekesi gibi birer kamusal altyapı olarak konumlanması ve platformlarını kullanan diğer katılımcılarla rekabet edememesi gerektiğine inanıyor. Söyledikleri iyi hoş da, internetin 30 yıldır üzerine temellendiği tüm iş modeline aykırı.
AB de benzer bir görüşe sahip ki, AB’nin rekabet komisyonu temsilcisi Margrethe Vestager Google’ı arama sonuçlarında kendi hizmetlerini tercih ettiği ve Android telefon üreticilerini uygulamalarını önceden yüklemeye zorladığı için 5.1 Milyar Dolar’lık cezaya çarptırdı. Peki bu restleşmenin alternatifi olarak çözüm başka bir yerde saklı olabilir mi?
Daha geçen hafta, Harvard profesörü Jason Furman tarafından İngiliz Hazinesi’ne 150 sayfalık bir rapor gönderildi. Raporda Furman, insanların çevrimiçi verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaları gerektiğini ve büyük oyuncuları onlara meydan okumayı kolaylaştırmak için daha küçük rakiplere yardım eli vermeye zorlayacak kuralların olması gerektiğini öne sürüyor. Tüketicilerin kişisel verilerinde ‘tam taşınabilirliğe’ sahip olmaları gerektiğini; bu platformların topladığı arkadaş listelerinden fotoğraf arşivlerine, arama geçmişlerinden kredi kartı detaylarına kadar tüm verilerinin bir platformdan diğerine kolayca aktarılabilmesi gerektiğini; tüketicilerin verilerinin sahibi olma hakkına sahip olması; hatta, üçüncü partilerin bu verilere erişimi için ödeme alabilmelerini öneriyor. Buna paralel olarak Başlangıç Noktası liderlerinden Berk Kocaman, Ürün Bedavaysa Ürün Sizsiniz yazısında verinin değeri gerçekten araştırılarak doğru yere oturtulmadığı ve bilançolarda yerini bulmadığı takdirde, paradigmal değişimin dengeleri bulunamayacağını savunmuştu.
Bu noktada enerji sektöründeki teknoloji girişimcileri olarak olaya el koymak isteriz. Halihazırda dünyanın her tarafında onlarca enerji-blockchain girişimcisi yukarıda bahsedilen paradigma değişikliği ile gelen güvenli taşınabilir veri kavramını geliştiriyor, uyguluyor, hatta internet ağından çok daha büyük bir ölçeğe taşımak üzere plan yapıyor. Bunların en başarılılarından LO3 şirketinin exergy modeli enerjideki veri problemini kökten çözecek yeni modellerle geliyor.
Şu anda çevrimiçi olarak dolaşan veri buzdağının sadece görünen kısmı. Artık dijital bir gezegeniz ve Exergy gibi platformlar dünyamızı işleten tüm altyapıyı yönetmek için ihtiyaç duyduğumuz enerji verilerini kontrol edebilen bir platform. Bunu da gayet demokratik, bireyi öne çıkarak, son kullanıcıları güçlendiren bir modelle kurguluyor.
Şu anda, enerji sektöründeki veriler online bir platformda değil. İnternet üzerinde akmıyor. Enerji sayaçlarının arkasında kilitli durumda. Ancak hali hazırda bu verileri yönetmek için tamamen yeni bir iş modeliyle yeni bir platform inşa etme fırsatı var.
30 yıl önce internet altyapısı kurulmaya başlandığında, sonrasındaki işletme sürecinin ve üzerinden akacak verilerin sahibiyeti ve regülasyonunu problemleri de düşünülmemişti, internette yaptığımız hatanın aynısını enerjide de yapmamak için güzel bir noktadayız.
Enerji internetinin geliştirilmesi için önerilen bu model blok zincir üzerinde çalışıyor ve güven&şeffaflık ve dağıtılmış bir sahiplik sistemi oluşturmak için token’ları kullanıyor. Bu modelde herkes veri yaratabilir – enerji kullanımıyla ilgili tüketici verisi, enerji depolama verisi ya da enerji üretimi ile ilgili tedarikçi verisi olabilir – ancak bu verilerden değer yaratabilmek için verilerini paylaşması gerekir. Ve paylaşabilmeleri için güven duymaları gerekiyor. İnsanların, verilerinin kötü amaçlı kullanılmayacağına güvenmeleri gerekiyor – bu yüzden bu modelde birileri verilere erişim izni talep ettiğinde veya bu izin verildiğinde token mekanizması kullanılır.
Blok zinciri, her token’in kullanımını kaydederek, her seferinde dijital bir iz bırakan bu izinler için bir denetim mekanizması gibi davranıp değişmez ve şeffaf bir “gerçeklik” kaynağı sağlayarak, sahte olmalarını veya manipüle edilmelerini imkansız kılar. Ve, en önemlisi, maddi karşılığı olan bir token kullanarak, enerji verilerinin aktarıldığı ortamın işletme maliyetini de karşılamış oluyor.
Bu platformda veri oluşturma, veri güvenliği sağlama ve veriyi bir yerden bir yere aktarma değer yaratır ve bunu herkes yapabilir. Enerjinin interneti platformunun kendisi veri yaratmak için para kesmez; platform veri yaratıldıkça büyür ve token sahiplerine verileri taşımak ve verilerin güvenliğini sağlamak için ödeme yapılır. Bu da platformun Facebook ve Google gibi yönlendiren tek bir sahip tarafından domine edilememesini sağlar.
Yani, internet modelinde olduğu gibi yatırımcıların çok para harcadıkları ve tüm platforma çok az sayıdaki firmanın etkili bir şekilde sahip olmasını sağlayan iş modeli yerine, milyonlarca hatta milyarlarca token sahibinin kullandıkları platformun hissedarı olduğu, platform şeffaf şekilde büyüdükçe hissedarların da hiç kimsenin dominantlığı altında kalmadan orantılı şekilde büyüdüğü bir model… Kim düşünürdü ki son 200 yıldaki savaşların %99’unun kök nedeni olan, kapitalizmin dinamosu enerji sektöründen böyle hippi bir platform doğsun…
Google, Facebook, Amazon, Apple bizim verilerimizden değer yaratıyorlar. Bunun yerine, verinin asıl sahibi olan tüketiciler verilerinden değer yaratıyor olmalı ve bu işletmeler bunu kullanmak için para ödüyor olmalı. Akıllı teknoloji şirketleri bu iş modelini baz alarak yenilikçi yöntemlerle bu verileri paraya çevirebilmeli, fakat herhangi bir şirket diğeri üzerinden orantısız bir güç kazanmamalı. Bu farklı bir iş modeli, veri sahibiyeti bakış açısı. Erken yatırımı teşvik ediyor, öyle ki ağa ne kadar erken katılırsanız, o kadar fazla değer yaratabilirsiniz. Ve bu model dağıtılmış değeri teşvik ediyor. Doğada her yerde tanık olabileceğimiz gibi dağıtık sistemler her zamanki gibi kazanıyor.
Referanslar:
https://variety.com/2019/politics/news/elizabeth-warren-big-tech-1203158386/
https://www.nytimes.com/2018/07/18/technology/google-eu-android-fine.html?module=inline