Blockchain’in ismini pek çok kişi Bitcoin ile birlikte duymuş olabilir. Ancak bunun arkasındaki Satoshi Nakamoto isimli kişi ya da grubun bile faydalandığı bir başka yöntem ve kişiler var.
Tarih hakkında bildiğimiz en geçerli durum, onu yazanların aktardıklarından ibarettir. Bu nedenle tarihçiler resmi kaynakların dışında topluma ait kaynaklardan da faydalanmaya çalışır. Resmi eğitim müfredatına girense çoğunlukla resmi kaynaklardan elde edilen bilgilerdir.
Benzer bir durumu geçmişi henüz 10 yılı yeni bulan Bitcoin için söylemek mümkün. Satoshi Nakamoto isimli, kim olduğu tespit edilemeyen kişi ya da grup tarafından hazırlanan ilk Bitcoin uygulaması, medyanın da etkisiyle bu kişi ya da grubun Blockchain’i de icat eden kesim olarak tanınmasına yol açtı. Oysa durum sanıldığından daha karmaşık ve ilk Blockchain uygulamasının geçmişi geçen yüzyıla, 1995 yılına kadar gidiyor.
Vice.com yazarlarından Daniel Oberhaus, yayınladığı makalede tam da bu konuya dikkat çekiyor. Dünyanın ilk Blockchain kaydının sanıldığı gibi Bitcoin değil, çok daha eski olduğunu belirten Oberhaus, Blockchain olarak tanımlanabilecek ilk kaydın 1995’te oluşturulduğunu ve uzun yıllardır dünyanın en yüksek tirajlı gazetelerinden The New York Times’ta yayınlandığını belirtiyor.
Oberhaus’un bu savındaki çıkış noktalarından biri, Bitcoin için oluşturulan ilk white paper belgesinde atıfta bulunulan kişiler. 2008 tarihli bu belgede alıntılanan sekiz makaleden üçünde aynı isimlerin bulunduğuna dikkat çeken Oberhaus, kriptograf Stuart Haber ve Scott Stornetta’yı makalesinin odağına yerleştiriyor.
Blockchain için asıl başlangıç 1991 yılı mı?
Bu ikilinin Bitcoin’den çok daha önce, 1991 yılında hazırladıkları makale ve sonrasında geliştirdikleri uygulamanın aslında ilk Blockchain örneği olduğunu belirten Oberhaus, yazısında uygulamaya dair geniş bilgiler paylaşıyor.
Haber ve Stornetta’nın kronolojik bir karma veri zinciri oluşturduklarını belirten Oberhaus, bu yapının dijital belgelerin doğruluğunu sağlamak için kullanıldığından bahsediyor. İlgili makalenin The Journal of Cryptology’de yer aldığı bilgisini paylaşan Oberhaus, bir nevi dijital noter statüsüne sahip teknolojiyle fikri mülkiyet haklarını korumak için bir çözüm geliştirildiğinden söz ediyor. Bu teknikte her bir belge zaman damgası ile işaretleniyor. Böylece, belgenin tek bir parçası bile değiştiğinde üzerinde tahrifat yapıldığı tespit edilebiliyor. Ancak bu, belgeyi gönderen kişinin gizliliğinden taviz vermesi anlamına da geliyor.
Haber ve Stornetta’nın önerdiği çözüm, bir belgeyi, belge için benzersiz bir kimlik oluşturan bir şifreleme algoritması aracılığıyla çalıştırmak. Belgede çok küçük bir değişiklik yapılıp yeniden karma algoritma çalıştırıldığında o belgenin dijital kimliği de değişmiş oluyor.
Bitcoin’in prototipi
Daniel Oberhaus, bu yöntemin günümüzün popüler kripto para teknolojisinin bir prototipi olduğunu sözlerine ekliyor. Stuart Haber ve Scott Stornetta’nın bu teknoloji ile Surety isimli bir zaman damgası servisi sunduğunu kaydeden Oberhaus, ikilinin karşısına çıkan bir başka sorunun nasıl basılı bir gazete ile kısmen de olsa çözülebildiğini aktarıyor. Üretilen tüm Surety damgaları benzersiz bir yapıda ve evrensel bir kayıt veritabanında tutulduğundan söz eden Oberhaus, gelen eleştirilerin ya Surety’nin kayıtlarına müdahale edilirse ne olacak çerçevesinde olduğundan bahsediyor.
New York Times faktörü
Stuart Haber ve Scott Stornetta’nın bulduğu daha fazla güvenilirlik çözümü ise bir basılı gazeteden faydalanmak oluyor. Bunun için dünyanın en yüksek tirajlı gazetelerinden The New York Times ile anlaşan şirket, her hafta, gazetenin kayıp/zayi ilanları bölümünde bir ilan yayınlıyor. 1995’te başlayan bu süreç aralıksız olarak her hafta tekrarlanıyor. Böylece ilanın yayınlanmasını takiben belge üzerinde yapılabilecek bir değişiklik daha kolay tespit edilebiliyor.
Oberhaus, hem Stornetta hem de Haber’in artık Surety için çalışmadığını da aktarıyor. İki isim de çeşitli Blockchain projelerinde kriptograf olarak görevlerine devam ediyor.
Yazının orijinal tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.