Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi (CEPR) tarafından yayınlanan “The Economics of Fintech and Digital Currencies” başlıklı çalışma içinde yer alan makalelerin özetlerine devam ediyoruz.
CEPR Makale Özetleri serimizin beşincisinde Raphel A. Auer tarafından kaleme alınan “Kripto paralar için kıyamet günü ekonomisi” (The doomsday economics of ‘proof-of-work’ in cryptocurrencies) başlıklı makalenin özetini paylaşıyoruz.
Kripto paralar için kıyamet günü ekonomisi
Bitcoin ve benzer kripto para birimlerinin cazibesi büyük oranda bir merkez bankası olmadan üretilmeleridir. Bir banka hesabı olmadan alınıp, satılabilirler. Sistemin hayata geçmesini sağlayan ise katılımcılar arasında teknik protokollerle ve masraflı hesaplamalara dayanan ve merkezi olmayan bir yapıdır.
Nakamoto’nun 2008 yılında Bitcoin makalesi ile ortaya koyduğu en önemli yenilik, kayıtların doğru olmasını sağlamak için teşvikler sunarak ağ yapısının güvenilir olmasını sağlamak olmuştur. Sistem üzerinden sunulan ödül mekanizması sahteciliği önler. Madenciler matematiksel bir sorunu çözmek için bilgisayar gücünü kullanarak etkin bir şekilde rekabet eder. Bir çözüm sunmak, belli bir miktarda hesaplama işi yaptıklarını kanıtlar. Bu iş kanıtı (Proof-of-Work), madencinin yeni bloklar eklemesini, ekledikleri bloklar için ödül (Bitcoin) kazanmalarını ve söz konusu işlemlerden ücretler almasını mümkün kılar.
Bu noktada iki soru sormalıyız; Birincisi, masraflı iş kanıtı yoluyla sahtekarlığı engelleyen mimari ne kadar etkilidir? İkincisi, işlemlerin sürekliliği için yapı yeterince ödül üretebilir mi?
Bu iki unsuru analiz etmek, iş kanıtına dayalı kripto para birimlerinin geleceğini bulanıklaştıran temel ekonomik kısıtlamaları ortaya çıkarır. Özetle, bu tür kripto para birimlerinin geliştirildikleri dönemdeki mantığın sürekli çalışma devam edip edemeyeceği şu anda net değildir. Bu durum, kripto para birimlerindeki ölçekleme veya dengesiz değerleme sorunları ile ilgili değildir. Aksine, Nakamoto’nun geliştirdiği yeni blok ekleme sürecinin temelleri ile ilgilidir.
İlk sınırlama, iş kanıtının ödeme kesinliğini sağlamak için yüksek işlem maliyetleri gerektirmesidir. Bu sebeple saldırganlar önce harcama yaptıkları Bitcoin blokları üretebilir ve daha sonra geriye dönük olarak oluşturacakları daha güçlü bir çatallaşma ile bu blokları silebilirler. Bu işlem teorik olarak mevcut madencilik gelirinin işlem hacminin yüzde 8,3’ü kadar kâr sağlayabilir. Bu noktada saldırganlar dürüst bir madenciden çok daha yüksek bir bitcoin geliri elde edebilir. Dürüst madenciler sadece blok ödülleri ve işlem ücretlerini toplarken, sahteciler sadece sahte zincirdeki herhangi bir blok ödülü ve işlem ücretini değil aynı zamanda iki katı harcanan tutarı (yani geçersiz işlemlerin değerini) elde eder.
İkinci temel ekonomik sınırlama, sistemin ödeme güvenliğini garanti altına almak amacıyla işlem ücretleri oluşturamamasıdır. Eğer sistem kapasitenin altında çalışıyorsa işlem komisyonları sıfırlanabilir ve sistemi sürdürmek için madencilerin ödül dışında elde ettikleri gelir motüvasyonu ortadan kalkabilir. Bunun altında yatan önemli neden: iş kanıtı ve dolayısıyla güvenlik seviyesini belirleyen yapının blok düzeyinde belirlenmesidir.
Bu iki sınırlamanın etkileşimi ile şu sonucu çıkartıyorum: iş kanıtı yalnızca madencilik geliri yüksekse ödeme güvenliğini sağlayabilir. Sonuç olarak, likidite önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde sorun yaşayacaktır.
Madencilerin şu anki gelirlerinin büyük kısmının blok ödüllerinden oluşuyor. Ancak blok ödülleri zamanla yarılanıyor. Blok ödülleri azaldıkça, ödemelerin güvenliği düşüyor ve işlem ücretleri ödemelerin kesinliğini garanti etmek için daha önemli hale geliyor. Bununla birlikte, işlem piyasasının ekonomik tasarımı yeterince yüksek komisyonlar üretemeyecek bir noktaya doğru ilerliyor.
Likiditenin erimesini önlemek için, Bitcoin ve diğer kripto para birimlerinin, iş kanıtı (Proof-of-Work) kullanmaktan vazgeçmesi ve blok zinciri güncellemeleri için diğer yöntemleri benimsemesi gerekir. Önerilen pek çok gelişme arasında öne çıkan Proof-of-Stake gibi yapılar olmakla birlikte henüz kesin ve uzun vadeli bir çözüm sunulmamıştır.
Mevcut teknolojiye dayanarak çıkartılabilecek genel sonuç; dijital çağda da paranın tamamen teknolojik bir yapıdan ziyade sosyal yapısını korumasının muhtemel olduğu yönündedir. Kripto para birimlerinin mevcut yapısı onların bir kıyamet günü ekonomisi yapısında olduklarını bize göstermektedir. Gelecekteki araştırmalar için anahtar soru, teknoloji destekli merkeziyetsiz değişimin mevcut parasal ve finansal altyapıya nasıl katkı sağlayacağı olmalıdır.
Önemli Not: İlgili makale referanslar ve detaylar içermektedir. Bu özet makalenin tamamını içeren çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz.