Kripto paraların hukuki statüsü ve devletler nezdinde tanınması konusu uzun süredir tüm dünyada tartışılıyor. Geçtiğimiz günlerde Hindistan’da resmi bir yasak olmamasına rağmen bankaların kripto para borsalarına ve kullanıcılarına baskı uyguladığına ilişkin haberler, yasak tartışmalarını tekrar gündeme getirdi.
Türkiye, 30.04.2021’de yürürlüğe giren Yönetmelik ile kripto paraların ödeme aracı olarak kullanılmasını yasaklayarak, konuya mesafeli yaklaşan ülkelerden biri olduğunu göstermişti. Bununla beraber, söz konusu Yönetmelik ile Türkiye’de kripto paraların sadece dolaylı veya doğrudan ödeme aracı olarak kullanımı ile ödeme ve elektronik para kuruluşlarının kripto varlık alım satımı hizmeti sunan platformlardan yapılacak fon aktarımlarına aracılık etmesi yasaklandı. Dolayısıyla, bu kurumlar kullanılmaksızın madencilik ile, cüzdandan cüzdana veya borsalar aracılığıyla kripto para edinilmesi şu an için yasak değil. Devletin bu yöntemlerle kripto para kullanımına ilişkin yasak getirmesi mümkün olabilir mi?
Öncelikle, madencilik yöntemiyle kripto para edinilmesinin veya cüzdandan cüzdana transferlerin devlet eliyle yasaklanması mümkün değil. Zira kripto paraların başlıca özelliği olan merkeziyetsizlik sayesinde, bu yöntemlerle kripto para edinme işlemlerinin hiçbir aşamasına herhangi bir kurum dahil olmuyor. Dolayısıyla, devletin özellikle vergilendirme için sıklıkla başvurduğu bir denetim yöntemi olan, herhangi bir kurumun kayıtlarının incelenerek işlemlerin geriye dönük olarak cezalandırılması kripto paralar bakımından söz konusu değil.
Bu noktada, madenciliğin teknik olarak engellenmesi gündeme gelebilir. Madencilik işlemlerinde kullanılan iş kanıtı (Proof of Work – PoW) için yüksek elektrik tüketimi gerektiren güçlü ekran kartı veya işlemciye sahip bilgisayarlara ihtiyaç duyulmakla beraber, özellikle Bitcoin gibi yüksek hesaplama kapasitesi gerektiren kripto paralar sadece ASIC (Application Specific Integrated Circuit) cihazlarla üretilebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde gümrük kaçağı olarak getirildiği iddia edilen ASIC cihazlara el konduğunda da bu cihazlara ulaşımın güçleştirilerek madencilik faaliyetlerinin önlenmeye çalışıldığı konusu gündeme gelmişti (aynı konu ile alakalı olarak Aralık 2018’de de Antminer markalı cihazların ithalatı/ihracatı yasak eşyalardan olup olmadığı şeklinde tartışmaya açılmış, Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından ilgili cihazların sanal para üretiminde kullanılmasına ilişkin herhangi bir yasaklama bulunmadığı yönünde mütalaa verilmişti).
Son yıllarda giderek artan bir oranla madencilik için ekran kartlarına yönelik yaşanan talep patlaması sonucunda piyasalarda oyun ile tasarım amaçlı ekran kartı bulunmasında ortaya çıkan güçlükler nedeniyle Nvidia, GeForce RTX 3060 ekran kartlarını hash oranını %50’ye kadar düşüren sürücülerle piyasaya sürmüş, ancak bu sınırlama daha sonra kaldırılmıştı, dolayısıyla ekran kartlarındaki yoğun sirkülasyonu özel sektörün de desteklediği görülüyor.
ASIC gibi madencilik cihazlarına erişimin engellenmesi mümkün olmakla beraber; hem farklı sektörlerde de ihtiyaç duyulması sebebiyle ekran kartlarına erişimin engellenemeyeceği ve bu yolla farklı kripto paraların elde edilebileceği, hem de madenciliğin güçlü cihazlar fiziksel olarak kullanılmaksızın bulut madencilik hizmeti veren siteler aracılığıyla da yapılabileceği değerlendirildiğinde; cihazlara erişimin engellenmesi pratikte yetersiz kalacaktır. Bunun dışında, Çin’de uygulandığı gibi yerli ve yabancı kripto para borsalarına ve ICO faaliyetlerinin yapıldığı web sitelerine erişimin engellenmesi de mümkün. Ancak bu durumda da hem ilgili faaliyetler VPN servisleri aracılığıyla yürütülüyor, hem de madencilik faaliyetlerine devam ediliyor. Şu anda dolaşımda olan Bitcoin’lerin yaklaşık yüzde 60’ının Çin’deki madencilik faaliyetleri sonucu üretildiği düşünülüyor.
Bu açıklamalar doğrultusunda teknik önlemlerin pratikte karşılığını bulamadığı açık gibi görünüyor. Bu durumda devletin kripto paralara karşı aksiyon almasından neden çekiniyoruz?
Dünyada ve Türkiye’de kripto para faaliyetlerinin azımsanmayacak bir bölümü kripto para borsaları üzerinden yürütülüyor. Cryptotips tarafından yayınlanan güncel verilere göre, dünyanın en büyük 12 kripto para borsasında dolaşımda olan Bitcoin’ler, arz edilmiş olan toplam Bitcoin miktarının yüzde 9,73’üne tekabül ediyor, buna ilaveten dünyanın her yerinde hacim olarak daha küçük yerel borsalar ve bu borsalarda da farklı kripto para birimleri mevcut.
Borsalar aracılığıyla alım-satımda aslında işlemler tek bir merkezden yönetilmeye başlıyor. Bu durum, kullanım kolaylığı sağlaması bakımından özellikle kripto para faaliyetleri ile yeni ilgilenmeye başlayan kullanıcılar bakımından cazip görülse de kripto paraların merkeziyetsiz niteliği önemli ölçüde kaybedilmiş oluyor.
Türkiye’deki bilinen kripto para borsalarının büyük çoğunluğu, Türkiye Ticaret Sicili’ne kayıtlı şirketler tarafından yönetiliyor veya doğrudan kendi adları ile sicile kayıtlı. Dolayısıyla, devletin bu kurumlar aracılığıyla yapılan kripto para ticaretini denetlemesi mümkün olduğu gibi, kolaylıkla bu kurumların faaliyetlerini bütünüyle yasaklaması da gündeme gelebilir. Benzer şekilde, daha önce PayPal’ın Türkiye’den çekilmesi sürecinde yaşandığı üzere, kripto para faaliyetlerinde bulunan kurumlara BDDK tarafından lisans verilmemesi veya bir kanun aracılığıyla kripto para faaliyetlerinin yasaklanması halinde (kaçakçılık veya bahis oyunlarında olduğu gibi) Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 27 ile Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 331-573 uyarınca şirketlerin kanunen yasaklanmış amaç için kurulamayacağı gerekçe gösterilerek sicil kayıtlarının yapılmaması veya mevcut şirketler için fesih davası açılması da söz konusu olabilir.
Kripto paralara temkinli yaklaşan ülkelerin skalası oldukça geniş. Bu kapsamda Danimarka, kripto paraların devlet tarafından tanınmayan ve tehlike doğurabilecek araçlar olduğuna, Mısır ise kripto para kullanımının “haram olduğuna” ilişkin bildirimde bulunmakla yetinerek inisiyatifi kullanıcılara bırakıyor. Tıpkı Türkiye gibi Kırgızistan, Bolivya ve Ekvador’da kripto paraların ödeme yöntemi olarak kullanılması yasak. Nijerya da finansal kuruluşlar aracılığıyla kripto para faaliyetlerinde bulunulmasını yasaklıyor. Güney Kore’de, Monero gibi belli başlı takip edilemeyen kripto paralar yasak. Daha sert tedbirlere başvurarak kripto para kullanımı teoride tamamen yasaklayan ve kripto para alım-satımı ile ilgilendiği iddia edilen kişilere yakalama/tutuklama tedbiri uygulayan Bangladeş ve Nepal gibi ülkeler de var, ancak yukarıda açıklandığı üzere, ilgili yöntemlerin ne derece objektif uygulanabileceği meçhul. İran’da ise farklı bir yöntem denenerek, yerel para birimindeki değer kaybını durdurmak ve ülkeden sermaye çıkışını engellemek amacıyla, yalnızca İran dışında gerçekleştirilen madencilik faaliyetleri ile elde edilen kripto paraların kullanımının yasaklandığı açıklandı.
Hindistan, kripto paraların yasal statüsünü ilk tartışmaya açan ülkelerden biri. 2013’te Hindistan Merkez Bankası tarafından yapılan açıklama ile kripto paralarla ilgili sorun yaşayan kullanıcıların başvurabilecekleri merkezi bir kurum bulunmaması, bu alışverişlerde kullanılan kimlik bilgilerinin yazılım tabanlı saldırılar ile ele geçirilebileceği, bu araçların yüksek volatilite riski içerdiği ve kara para aklama ile terörizmin finansmanında kullanılabileceği belirtildi. 2018’de Hindistan Merkez Bankası, bankaların hem kripto paralarla işlem yapmasını yasakladı, hem de bankalara kripto para alım satımı yapan hesapları takip ederek bu hesapların faaliyetini durdurmak gibi oldukça kapsamlı yükümlülükler getirdi. Ülkedeki Yüksek Mahkeme, kripto para borsalarının başvuruları üzerine genelgeyi inceledi ve Mart 2020’de, ticari faaliyet seçme özgürlüğü ve orantılılık ilkesi kapsamında iptaline hükmetti.
An itibariyle Hindistan’da kripto paraların kullanımına ilişkin herhangi bir resmi sınırlandırma mevcut değil. Bununla beraber, Ocak 2021’de yapılan açıklama ile ülkenin ulusal dijital parasını çıkarmayı hedeflediği ve bu paranın kullanımını teşvik etmek amacıyla rakip olarak gördüğü kripto paraların kullanımını tekrar yasaklamayı hedeflediği ifade edildi. Ancak Mart 2021’de yapılan ikinci bir açıklama ile, şirketlere yeni mali yıldan itibaren malvarlıkları kapsamındaki kripto paraları beyan etme yükümlülüğü getirildi. Bu durum, şirket bilançolarında kripto para tutulmasına izin verileceği şeklinde yorumlandı.
Coindesk ve Reuters tarafından hazırlanan haberlere göre ise, halihazırda kripto para birimleri resmî olarak yasak olmamasına rağmen, bazı Hindistan bankaları kurumsal olarak kripto hesaplara para transferini durdurma kararı aldı. Bazı kripto para kullanıcıları da bankalardan kripto ilişkili transferler yapmaları nedeniyle hesaplarının kapatılabileceğine ilişkin bilgilendirme mesajları aldıklarını ifade ettiler.
Kripto paraları yasaklama eğiliminde olan devletlerin, teknik tedbirlerle bu faaliyetlerin önünü alması mümkün görünmüyor. Doğrudan borsaların faaliyetlerini yasaklamak da oldukça geniş kapsamlı ve tepki çekecek bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber, Hindistan örneğinde olduğu gibi devletlerin bankalar ve finansal kuruluşlar yoluyla el altından kripto para kullanım seviyesini düşürme yoluna gitmesi mümkün. Ancak finansal teknolojilerin dünya genelindeki yükselişi ve Türkiye’nin kripto para kullanımında en üst sıralarda yer alan ülkelerden biri olduğu değerlendirildiğinde, kripto paraların yoğun şekilde kullanımının fırsat olarak değerlendirilmesi Türkiye’yi bu sektörde öncü ülkelerden biri haline getirebilir. Bu nedenle Hindistan yerine kripto para kullanımını düzenleme yoluna giden ABD gibi ülkelerin örnek alınması uzun vadede çok daha akılcı bir strateji gibi görünüyor.
Yazar: Elif Dönmez