Chain & Chain Technologies Kurucu Ortağı ve Blockchain Girişimcisi Cüneyt Yetkin (Ph.D.c) kaleme aldığı bir makale ile “Devrimsel Teknoloji mi? Yoksa Dijital Ütopya mı?” sorusuna cevap arıyor. İşte o makale;
Blockchain’i Anlamak
Devrimsel Teknoloji mi? Yoksa Dijital Ütopya mı?
Giderek hızlanan bir şekilde Blockchain teknolojisine olan ilgi artıyor. Gerek devlet ve gerekse de özel sektör tarafında kim ile konuşsanız bir Blockchain projesinden bahsedildiğini duyma olasılığınız oldukça fazla. Yapılan bir araştırmaya göre bugün 706 milyon dolar olan Blockchain hizmet pazarının 2024 yılında 60 milyar dolar seviyesine çıkacağı öngörülüyor.
Bu teknoloji ile ilgili ilk kez okuyanlar veya her kaynaktan gelen bilgiyi okumasına rağmen kafası halen karışık olanlar için faydalı olabileceğini düşündüğüm bazı bilgileri sizler için derlemeye ve bu teknolojiyi daha iyi anlayabilmek adına bu yazıda açıklamaya çalışacağım.
Blockchain teknolojisi ile ilgili okuyanlar, dinleyeneler veya eğitimine dahi gidenlerin halen teknolojiyi ve muhtemel kullanım alanlarını anlamakta güçlük çektiklerini net bir şekilde gözlemlediğimi söyleyerek başlamalı ve bu kavram karmaşıklığını son derece doğal karşıladığımı da belirtmeliyim. Zira geleneksel bilgi sistemlerinin aksine Blockchain teknolojisi gerçekten de hemen ve kolay anlaşılabilecek bir konsept değil. Mümkün olduğunca yalın ve teknolojik terimlerden uzak durmaya çalışacağım bu yazımda, yapmış olduğum sunum ve söyleşilerde aldığım geri bildirimlere güvenerek bu yeni ve çığır açan teknolojiyi sizlere aktarmaya çalışacağım.
Blockchain sanal para demek değildir. Bu söylemi defalarca duymuş olduğunuzun farkında olmakla birlikte, ilk kez okuyanlar için hala iyi bir başlangıç olduğunu belirtmeliyim. Evet, Blockchain olarak adlandırılan teknoloji ilk defa kripto para birimleri için kullanılmak üzere geliştirildi ve evet kripto paralar bu teknoloji ile çalışıyorlar ancak burada kullanılan mantık o derece devrimsel nitelikte ki aynı teknolojik temellere dayalı uygulamalar diğer pek çok alanda da kullanılabilir.
İkinci yanılgı da öyle sanıyorum ki hemen bu noktada devreye giriyor ve nispeten çok daha tehlikeli sonuçları olabilecek bir yanılgı bu. Yazımın başlangıcında Blockchain teknolojisinin bir moda gibi her yerde karşımıza çıkmaya başladığını vurgulamaya çalışmıştım. Bahsettiğim yanılgı da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Bazı kurum veya şirketler, bu yeni devrimsel teknolojiyi kullanma adına ortada bir gereksinim olmamasına rağmen Blockchain projelerine girişerek normalde geleneksel bilgi sistemleri ile çok daha hızlı ve işlevsel şekilde çözebilecekleri problemlerini Blockchain ile çözme adımları atıyorlar. Bu durum özellikle işletmeler için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Eğer bu yola sapan bir start-up iseniz projeniz başlangıçtan ölü doğmuş oluyor. Eğer yerleşik sistemleri olan büyük ölçekte bir şirketten söz ediyor isek ve eğer gerçekten Blockchain teknolojisi ile maliyetlerin düşürülmesi veya bir hizmetin daha iyi sunulabilmesi gibi etkenler yok ise (Yakın zamanda İngiltere’nin en büyük ölçekli mağaza zincirlerinden birinin yapmak zorunda kaldığı gibi) IT temelli hatalar nedeni ile küçülmeye gitmek zorunda kalmak dahi olası senaryolar içerisinde.
Bu durumda özellikle karar verici pozisyonda olanlar için Blockchain teknolojisini doğru anlamak hayati önem arz ediyor. Teknolojinin tanımında kullanılan dağıtık kayıt defteri, public network, private network ne demektir? hangi Blockchain alt yapısı iş modellemesine daha uygundur? Bunların kullanımlarından doğabilecek yasal engeller var mıdır? gibi temel soruların baştan çözülmesi gerekiyor ki kurum ya da işletmenin gerçekten bu teknolojiye ihtiyacı var mı soruları da daha net cevaplar bulabilsin.
Aslında Blockchain teknolojisini yine para örneğinden yola çıkarak açıklamakta yarar olduğunu söylemeliyim. Günümüz geleneksel BT yaklaşımlarında dijital bir varlık el değiştirdiği zaman (ki bunlar en yaygın kullanımı ile bir hesap tablosu, PDF dokümanı vb. olarak karşımıza çıkıyor) aslında o dijital varlığın bir kopyası el değiştirmiş oluyor. Yani aynı dosyanın bir ya da birden fazla kopyası çeşitli bilgisayarlarda bulunuyor ve bu dosyaların yeganeliğinden bahsetmek elbette ki mümkün olamıyor. Oysa doğal olarak siz cebinizden çıkarıp bir başkasına vermiş olduğunuz paranın bir kopyasını kendinizde tutamazsınız. İşte tam bu noktada Blockchain teknolojisi devreye giriyor. Teknoloji, dijital herhangi bir varlığın yegâne (unique) olmasını sağlayabiliyor. Bu durum genel veya özel kullanıma açılmış dijital bir varlığın tek doğru gerçek (single point of truth) olarak kabul edilmesini sağlayabiliyor. Böylece dijital paranın A şahsının cebinden çıkıp B şahsının cebine girdiğinden emin olunabiliyor. Başka bir örnek ile açıklamak istersek; Blockchain teknolojisi üzerinde hazırlanmış ve saklanan bir imza sirküleri olduğunu düşünelim, bu sirkülerin herhangi bir yerde kullanılabilmesi için ayrıca noter onayı gibi aracı işlemlere gerek yok, çünkü o sirkülerin tek ve gerçek bir dijital kopyası değiştirilemez bir şekilde Blockchain ağı üzerinde tutulabiliyor ve örnekte Noter tarafından sağlanan güven unsuru doğrudan Blockchain teknolojisi ile sağlanmış olabiliyor.
Peki gerçekten bir Blockchain projesine ihtiyacınız var mı? Bu sorunun cevabının kritik önemde olduğu ortada. O zaman bu cevabı aramak için neler yapabiliriz noktasına odaklanmakta fayda var.
Güven; Bir Blockchain projesinin temeli güven unsurunun gerekliliği ile eşit orantılı. Bugün örneğin hesabınızdaki bir parayı başka bir hesaba yollarken neden Bankanın aracılığına ihtiyacımız var? Cevabı basit, çünkü bu parayı tam ve eksiksiz bir şekilde teslim ettiğinizin ispatı ve gideceği yere ulaşması ancak Bankaların sağladığı güven unsuru ile mümkün olabiliyor. Yukarıdaki noter örneğinde olduğu gibi yine bazı resmi belgelerde güven unsuru ya aracı bir kurum tarafından (ki bir grafoloji ve sahtecilik uzmanı olarak bu sistemlerin her türlü manipülasyon ve suiistimale açık olduğunu belirtmeliyim) veya sahte olup olmadığının doğrudan belgeye bakarak anlaşılmasının olanaksız olduğu mühür, yetkili imzası gibi usullerle sağlanmaya çalışılıyor. Oysa ilgili resmi kurumların da dahil olduğu bir Blockchain ağında tutulan hiçbir dijital varlığın yada nesnenin sahte olarak üretilmesi yahut tahrif edilmesi gibi bir endişe bulunması olanaksız. Sadece bu özelliği ile dahi Blockchain teknolojisi doğrudan ticari yaşamın içerisine girmeye güçlü bir aday olduğunu gösteriyor.
Ticaretin olağan akışı içerisinde size verilen bir çekin Blockchain ağı üzerinden elektronik olarak verilebildiğinin mümkün olduğu bir durumda o çekin sahte olup olmadığından, karşılığı bulunup bulunmadığından, ciro silsilesinin kırılıp kırılmadığından yahut keşideci imzasının gerçekten imza tarihi itibarı ile imza yetkilisi olup olmadığından endişe etmenize gerek kalmıyor. İşte bu derece ileri düzeyde güven unsurunu temin edebilen bir teknoloji Blockchain.
Şeffaflık; Blockchain teknolojisinin sağladığı şeffaflık aslında iki yönlü düşünülmesi gereken bir husus. Zira bu şeffaflık bazı uygulamalarda aleyhe işleyebilecek bir boyut kazanabiliyor. İşte tam burada dağıtık kayıt defteri konsepti önem kazanıyor. Peki nedir bu dağıtık kayıt defteri? Blockchain teknolojisi aslında birbirine zincir olarak eklenmiş ve her zincirin bir önceki ve sonraki halka ile ilişkilendirildiği bir veri tabanı. Bu veri tabanını özel kılan iki unsur var bunlardan birincisi sadece ekleme yapılabilen bir veri tabanı olması (append only), yani bu veri tabanından kayıt silmek, girilen bir kaydı düzeltmek gibi seçenekleriniz yok. Diğer özelliği ise dağıtık olması, yani bir Blockchain sisteminde peer/node veya dilimize düğüm olarak çevrilen bir taraf olarak katıldığınızda kayıtların tutulduğu tüm verileri içeren veri tabanı tüm kullanıcılarda birebir aynı kopyası bulunacak şekilde kullanılıyor. Merkezi bir veri tabanı yok ve yapılan işlemlere ait tüm kayıtlar “peer” (düğüm) olarak tanımlanan her kullanıcıda var.
Veri gizliliği; Şeffaflığı ve ortak güveni sağlayabilmek adına oluşturulmuş bu dağıtık veri tabanı mimarisi, veri gizliliği konusunda endişeleri de beraberinde getiriyor. Zira bir Blockchain ağında işlenmiş ve kayıt altına alınan her bir veri, düğüm olarak tanımlanmış her kullanıcıda (şifrelenmiş bir şekilde de olsa) mevcut. Bu nedenle hangi verilerin Blockchain veri tabanına (on-chain) kaydedileceği, hangi verilerin ise kaydedilmeyeceği (off-chain) bir Blockchain projesinin en önemli tasarım elemanlarından birisi haline geliyor. Zira kişisel verilerin gizliliği, bankacılık ile ilgili düzenlemeler gibi yasal gereksinimler bu temel sorunun aşılması noktasında dikkate alınması gereken hususlar. Dağıtık bir veri tabanının kullanıldığı sistemde düğümlerden birisinin fiziksel olarak ülke dışında olabileceği ve mevcut yasal düzenlemelerin bu noktada da kısıtlamalar getirdiğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Blockchain ağı türü; Blockchain ağları genel kullanıma açık (public) veya sadece izin verilen tarafların kullanımına açık özel (private) ağlar şeklinde kurgulanabiliyor. Örneğin sanal paraların tanımlandığı ağlarda milyonlarca kullanıcının bulunduğu genel kullanıma açık bir ağ gerekli iken, özelikle işletmelerin kullanmayı planladıkları Blockchain projelerinde özel ağlar tercih ediliyor ki bu son derece doğal. Genel ağlarda Blockchain veri tabanına bir veri halkası ekleyebilmek için komplike bir matematiksel problemin çözülmesi gerekirken (mining) özel ağlarda böyle bir işleme gerek duyulmuyor. Genel ağlarda düğüm sayısı milyonlara ulaşabilirken özel ağlarda bu sayı ikiye kadar düşebiliyor.
Konsensüs; Blockchain teknolojisinin sanal paralar gibi geneli ilgilendirmeyen ve sadece bir işin görülmesinde rolü olan tarafların dahil olduğu özel bir ağ üzerinde projelendirilerek kullanılması, bugünkü iş problemlerine çözüm olabilecek en mantıklı mimari olarak görünüyor. Ancak böyle çok taraflı bir projeyi oluşturabilmek ve işletebilmek için projeye dahil olan tüm tarafların tam bir konsensüs içerisinde hareket etmeleri gerekiyor.
Akıllı kontratlar; Bir iş modelini tam olarak yansıtan ve yapılan iş ile ilgili görev ve sorumluluklar ile diğer tüm kuralların tanımlanarak Blockchain ağı üzerinde çalıştırılan kod parçacıklarına Akıllı kontratlar (Smart contracts) adı veriliyor. Chaincode olarak da adlandırılabilen bu kod parçacıkları, ağ üzerinde bir düğüm olarak tanımlanmış tüm taraflarca aynı şekilde çalıştırılıyor. Tüm iş modelini yöneten bu kodlar, herhangi bir düğüm üzerinde değişime uğradığında diğer tüm tarafların otomatik olarak bu durumdan haberleri oluyor ve böylece iş kurallarının üzerinde mutabık kalındığı ve olması gerektiği gibi işletildiğinden tüm taraflar emin olabiliyorlar.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere Blockchain teknolojisi geleneksel bilgi teknolojileri çözümlerinden devrimsel nitelikte farklılık gösteriyor. Bu farklılık ve metodoloji, özellikle özel ağlar üzerinde yürütülecek iş modeli eksenli projelerde ciddi bir planlama ve ön hazırlık gerektiriyor. Zira bir Blockchain projesi aslında yapılan işin tekrar ve özenli bir şekilde modellenmesine dayanıyor. Sırf bu nedenle çözülmeye çalışılan problemin tüm detaylarına ve mevcut iş modeline tüm yönleri ile hakim olmayan kişilerce bir Blockchain projesi geliştirmek neredeyse olanaksız.
Tüm bu koşulların yanında, Blockchain teknolojisinin bugün bulunduğu durumdan kaynaklanan bazı kısıtları da belirtmeden geçmek istemiyorum. Bu kısıtlar arasında genel bir ağ olarak kurgulandığında ölçeklendirilme sorunu ve veri gizliliği ile ilgili endişeler bugün için hala ön planda olanlar. Tamamen açık kaynak kodlu olarak geliştirilen Hyperledger Fabric gibi Blockchain altyapıları, her gün yeni özellikler ilave edilerek gelişmeye devam ediyorlar. Ölçeklendirme sorunu, dedike Blockchain platformunu ürün olarak sunan IBM, AWS, Oracle, Microsoft gibi sağlayıcılar tarafında çözülmeye başlamış durumda. Yine yeni sürümlerde Özel Veri Grupları (Private Data Collection) benzeri yaklaşımlar ile veri gizliliği için alternatifler üretiliyor.
Gelinen noktada en önemli sorunlardan bir diğeri de bu teknolojiyi gerçekten iyi anlamış ve proje geliştirebilecek düzeyde teknik donanıma sahip yazılımcıların son derece sınırlı sayıda olması ve bu yazılımcıların maliyetleri nedeni ile her şirket yahut kurumun bütçesinin proje maliyetleri ile baş edebilmesinin olanaksız oluşu. Henüz yeteri kadar olgunluğa ulaşmamış olduğunu herkesin kabul ettiği bu teknolojiye yatırım yapmak önemli riskleri de içerisinde barındırıyor. Yazılımcı kaynaklarının çoğunluğunu bünyesinde barındıran devasa teknoloji şirketleri dahi halen ihtiyatlı yol almak durumundalar. Bu durum “Blockchain as a Service” konseptinin yaygınlaşarak bu yatırımları yapması olanaksız olan kurum ve şirketlerin kullanımına açılıncaya değin de böyle devam edecek gibi görünüyor.
“Blockchain as a Service” türü yaklaşımlar teknolojinin geleceği ve kullanımının genele yayılması için olmazsa olmazlar arasında. Tam bu noktada Blockchain teknolojisinin vadettiği çözümlere uygun çözümleri hizmet olarak sunacak platformların gelişmesi ve desteklenmesi önem arz ediyor. Zira bu platformların gelişmesinde öncü olarak hareket eden şirketler riskleri kendi üzerlerine alarak önemli bir misyonu gerçekleştirmek üzere yola çıkmış durumdalar.
Bu öncülerden bir tanesi de IBM Türkiye danışmanlığında global bir ekip ve ülkemiz aktörlerini de içeren bir konsensüs oluşturularak başlanan Blockchain Ticaret Platformu projesi. Proje, uluslararası tedarik zincirinde rol alan her türden aktörün, oluşturulan Blockchain özel ağına yine veri gizliliğinin sağlanabilmesi amacıyla uluşturulan kanallar üzerinden veri aktarması ve veri alması prensibine dayanıyor. Bu sayede uluslararası ticarette gerekli olan ve kullanılan kağıt üzerindeki tüm evrakların platform üzerinde hazırlanması ve ilgililere iletilmesi ile tam bir dijital evrak alış verişinin kağıtsız ortamda gerçekleştirilebilmesi hedefleniyor. Platformun hedefleri yalnızca kağıtsız ticareti mümkün kılmakla sınırlı değil. Platform aynı zamanda eşyanın sınır ötesi hareketleri için gerekli yasal mevzuatın neler olduğunu henüz sipariş aşamasında belirleyerek eşyanın sevkiyatından önce tüm hazırlıkların yapılmasını sağlayacak şekilde yapılandırılmış. Böylece teknik doküman, sertifika, menşe belgesi, dolaşım belgesi gibi tüm gereksinimler baştan bilinerek yasalara uygun bir şekilde hazır edilebiliyor. Bu durum özellikle ihracatta hız ile birlikte rekabet avantajı getirirken, ithalatta ise sahtecilik türlerinin tamamını baştan engellemiş olarak vergi kayıplarının önüne geçebiliyor. Yalnızca kağıtsız ticaret yapmaktan kaynaklanan maliyet avantajı değil aynı zamanda eşyanın beklemesinden kaynaklanan daha önemli maliyetler de ortadan kaldırılmış oluyor. İhracatçı elde ettiği rekabet avantajı ile mutlu olurken, ihracatı ithalat kalemlerine önemli ölçüde bağımlı olan bizim gibi ülkelerde ithalat maliyetleri de düşürülüyor. Platform hem ihracatçıyı hem ithalatçıyı ve hem de devleti korurken çevreci bir yaklaşım da sergilemiş oluyor. Platform, kaynağı kesin olarak belli tüm verileri ve bu verilerden oluşan elektronik belgeler ile eşyanın hareketi ile ilgili diğer tüm verileri de Blockchain üzerine değiştirilemez bir şekilde kayıt altına aldığından insan sağlığı, hayvan ve bitki sağlığı, çevrenin korunması, vergilerin doğru ve etkin tahsili için gerekli eforun azaltılması gibi pek çok yan etkisi ile de ekonomiye doğrudan önemli bir katkı sağlamayı hedefliyor.
ATEZ Yazılım Teknolojileri A.Ş. tarafından İngiltere’de kurulu Chain & Chain Tech. Ltd. aracılığı ile gerçekleştirilen teknoloji transferi sonrası son rötuşları yapılan Blockchain Ticaret Platformu, Schneider Elektrik, DB Schenker Arkas, Vakıfbank ve Güler Dinamik Gümrük Müşavirliği konsensüsüne dayalı olarak başlatılan bir proje. Projenin öncelikli hedefi Blockchain ağı üzerinden ilk pilot eşya transferini gerçekleştirmek. Bu hedefine çok yakın olan platform, tüm ihracatçı ve ithalatçılara, lojistik servis sağlayıcılarına, antrepo işletmecilerine, gümrük müşavirlerine, bankalara ve sigorta şirketlerine açık ve tamamen bağımsız. Kullanılan teknolojinin ilk know-how transferi sonrası tamamının ülkemizde geliştirildiğini ve platformun milli bir platform olarak ülkemiz için son derece önemli olan karayolu kurgusunda dünyadaki tek örneği olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Blockchain Ticaret Platformu benzeri “Blockchain as a Service” yaklaşımlarının artması ile bu gelecek vaat eden teknoloji, iş hayatı başta olmak üzere pek çok alanda yaşamımıza girecek gibi gözüküyor. Seçim sistemleri, elektronik kimlik sistemleri, sertifikasyonlar, para transferleri, resmi veya özel her türlü belge, doğum kayıtları, ticaret sicil kayıtları ve benzeri pek çok bakir alan teknolojik öncülerini bekliyor.
Bu hali ile Blockchain teknolojisi internetten sonra yeni bir dijital devrimin habercisi olma potansiyelini taşıyor. Herhangi bir alanda, devletin ve devletin yönetiminde yaşayan biz bireylerin çoktan hakkettiği güveni sağlayan dijitalleşmiş bir ütopyada yaşamak, bugün her zamankinden daha yakın görünüyor.