Ağustos ayında açıklanan, Bitcoin’in geniş kitleler tarafından kullanılmasına yardımcı olabilecek ancak gecikmeler nedeniyle faaliyete geçişi 2019’un ilk yarısına ertelenen Bakkt’a yakından bakalım. Turan Sert‘in Medium yazısını aktarıyoruz.
Bitcoin’in geniş kitleler tarafından kullanılmasına yardımcı olmaya çalışan iki yenilik Lightning Network ve Liquid‘e geçtiğimiz iki yazıda değinmiştik. Şimdi de Ağustos ayında açıklanan ve gecikmeler nedeniyle 2019’un ilk yarısında faaliyete geçmesi planlanan Bakkt nedir ona bakalım.
Bakkt’ın en ilginç tarafı sahibi
Bakkt’ın en ilginç tarafı sahibi: New York Stock Exchange (NYSE)’in sahibi olan Intercontinental Exchange (ICE). Neden ilginç? Çünkü finans dünyasının kalbinin attığı Wall Street perde arkasında KriptoParalar’a ilgi gösterip yatırım yapsa da, genel olarak bu yeniliklere hep şüpheci yaklaştı. Bu yaklaşımın pek çok nedeni var.
Ana nedeni henüz KriptoParalar ile ilgili kanuni otoritelerin tavır almamış olması ile ilgili. Bir diğer neden de KriptoParalar’a yatırım yapacak teknik altyapının olmaması (ya da henüz hazır hale gelmemesi). Zira Özel Anahtarlar ile sahipliğin değiştiği KriptoParalar Wall Street’de yatırım yapan fonlar için risk barındırıyor ve bu riskleri yok edecek araçlar henüz ortaya çıkmadı.
Ama daha önemli bir nedeni Wall Street’in aslında güven hizmeti veren bir aracı olması. Ve ne diyoruz hep? Blockchain bazlı teknolojiler güven ihtiyacını kurumlardan alıp makinelere vererek aracıları ortadan kaldırmayı planlıyorlar.
Dolayısıyla, Wall Street kendisi için temelden tehdit unsuru olabilecek bu gelişmeye hep defansif bir şekilde yaklaştı. Ancak ICE’in Bakkt ile bu işe adım atması, artık potansiyel kârı kaçırma ve yeniliklerin gerisinde kalma baskısının bu tehdite karşı ağır bastığının bir kanıtı. Tabii, Bakkt’ın bir startup olduğunu unutmamak şartıyla (Bakkt 2019’un ilk günlerinde Boston Consulting Group, Galaxy Digital, Goldfinch Partners, ICE, Pantera Capital, Protocol Ventures and Microsof’tan 182.5 Milyon ABD Doları yatırım aldığını da belirtelim). Yani ICE havuza balıklama atlamak yerine, şimdilik ayağını suya değdirerek bir nevi ortamı daha iyi anlamaya çalışıyor.
Peki Bakkt tam olarak ne yapmaya çalışıyor?
Temel olarak Bakkt KriptoParaları Wall Street’in kullanımına uygun hale getirmeye çalışıyor. Şu anda kurumların KriptoPara ile işlem yapmaları oldukça zor. Bakkt geliştirdiği enstrümanlar ile kanuni otoriteler tarafından denetlenen bir ortamda KriptoPara ve diğer dijital varlıkların alım satımını kolaylaştıracak yapılar sunacak.
Bunun ne faydası var? Kanuni altyapıdaki boşluklar ve belirsizlikler nedeniyle KriptoPara piyasasına giremeyen milyarlarca dolarlık fonun, yönettikleri paranın ufak bir kısmını bile KriptoParalar’a kaydırmasının iki ana faydası var. Birincisi normal olarak böyle bir para girişinin talebi artırıcı ve fiyatları yükseltici etkisi. İkincisi ise piyasaya likidite sağlanması, fiyatlardaki dalgalanmanın bir parça düşmesi. Toplumun yatırım anlamında en önemli kısmının da bu alana adapte olmasının sağlanması.
Peki ne tip bir hizmet sunuyor bu Bakkt derseniz: Öncelikle, Amerika’daki kanuni otoriteler yatırım fonlarının aldıkları varlıkların emanet hesaplarda tutulmasını isterler (ki paralar bir yere kaçıp bu fonlara yatırım yapan — özellikle emeklilik fonları — kişilerin paraları yanmasın diye). Şu anda KriptoParalar için böyle bir emanet hesabı sistemi yok henüz. Bakkt, bu anlamda kanuni otoriteleri memnun edecek bir emanetçi/muhafız (custodian) olma yolunda çalışmalar yapıyor. Bu emanetçilik Bakkt’ın projelerinin en önemlisi ve diğer çıkarmayı planladığı ürünler için de bir altyapı olacak.
Bakkt’ın çıkarmayı planladığı bir diğer ürün ise şu: Vadeli işlemleri (Futures) duymuşssunuzdur. İleride belli bir tarihte belli bir varlığı alma ya da satma sözleşmesi. Örneğin “31 Aralık 2020 tarihinde 1 Euro’yu 1.2 ABD Doları karşılığı alacağım” gibi. Bakkt şimdi bu işlemlerin Bitcoin üzerinden yapılmasını da sağlıyor.
Bakkt’ın diğer ürünleri konusunda geçtiğimiz Ağustos ayında İsmail Hakkı Polat da güzel bir yazı yazmıştı. Bakkt, Starbucks ve Microsoft gibi iş ortaklarına “dijital varlıkların alım satımına” fayda sağlamak hedefine uygun olarak alışveriş sistemlerinde kullanacakları ürünler kurguluyor.
Bakkt konusunda çekincelere de dikkat
Ancak Bakkt konusunda KriptoPara piyasalarında ciddi çekinceler var. Aslında çekinceler Bakkt’ın kendisinden ziyade Wall Street’e. Bitcoin’in doğuş nedenlerinden birinin 2008 yılında Wall Street’den kaynaklanan ekonomik kriz olduğunu düşünürsek kuşku duymakta haksız sayılmazlar. En önemli karşı argüman 22 yılını Wall Street’de geçirmiş şimdilerde ise KriptoParalar konusunda en saygın isimlerden biri olan Caitlin Long’dan geldi:
Biliyorsunuz Wall Street denince aklımıza hisse senedi piyasaları geliyor. Halbuki dünyadaki tüm sermaye piyasalarının toplam değeri 77 Trilyon ABD Doları iken asıl büyük pazar Türev Piyasaları. Bu pazar 532 Trilyon ABD doları ile yaklaşık 7.5 katı sermaye piyasalarının.
Türev piyasaları işlev olarak bir aktifi baz alıp onun üzerine çıkarılan farklı borçlanma araçlarını temsil ediyor. Burası aslında oldukça riskli bir pazar. Zira, aslında paradan para yaratılıyor, ciddi bir genişleme yaratılıyor ve bu pazarın ciddi bir denetleyicisi yok. Bu nedenle riskler çok yüksek, özellikle kriz zamanlarında. 2008 yılında emlak piyasasında başlayan kriz tüm ekonomiyi tehdit eder hale gelirken, özünde emlağa dayalı borçlanma senetleri vardı. Amerika’nın çeşitli yerlerindeki emlaklar ve onlara atfedilen değerlere dayanılarak çıkarılan türev enstrümanlar, sonrasında bu emlakların değerlerinin şişirilmiş olduğunun anlaşılması ve talebin de azalmasıyla birlikte, çöp haline gelmiş ancak türev ürünler oldukları için ekonomi üzerinde emlak değerlerinin kat be kat fazlası tahribat yaratarak krize neden olmuşlardı.
Türev piyasaları hisse piyasaları ile karşılaştırılmasından da anlayabileceğiniz üzere Wall Street tarafından çok sevilen bir enstrüman. Normalde Wall Street yatırım ya da ticaretini yaptığı enstrümanlar üzerinde hüküm kurmayı sever. Örneğin halka açık bir şirketin hisselerinin eğer ufak bir payı halka açık ise o hisse gerçek değerini nadiren bulur. Hissenin çoğunluğu halka açık ise o zaman fonların şirketi ele geçirme şansları da artacağı için o şirketin hissesi daha değerlenir. Bu Wall Street’in şirketi kontrol etme ve kâr ettirme yöntemlerinden biri. Bir diğer yöntem de türev piyasalarında hisse ya da herhangi bir varlık üzerinde spekülasyon yapmak.
Bitcoin örneğinde bakarsak, Wall Street’in Bitcoin hisselerinin çoğunluğunu ele geçirmek gibi bir şansı yok. Örneğin hisse senetlerinin sadece NYSE’de işlem görmesini sağlayabilirsiniz ama Bitcoin için bu geçerli değil. Bitcoin satın alarak üzerindeki etkinliğinizi artırmak isteseniz fiyatı arşa çıkar; çok mantıklı değil. Ama işte yukarıdaki gibi vadeli işlem borsasında Bitcoin’i kullanmaya başlarsanız o zaman aslında bir nevi Bitcoin fiyatını daha kontrol eder hale gelebilirsiniz. Hele bir de aşağıda bahsedeceğimiz şekilde bu türev piyasalarını büyütmeye kalkarsanız hem fiyatı kontrol edersiniz hem de Bitcoin’e bağlı riskleri artırmış olursunuz:
Türev ürünler belli bir varlığa dayandırılarak yaratılan borçlanma enstrümanları demiştik. Eğer türev ürünleri yaratırken karşılığında gerçekten Bitcoin tutuyorsanız bir sorun yok (ki Bakkt şu an için vadeli işlemlerinde Bitcoin’i karşılık olarak tutacağını belirtiyor).
Ancak Wall Street benzer başka türev ürünlerinde karşılık olarak her zaman bir varlık tutmuyor. Türevi yaratan kurumların bu varlığı elinde tutması yerine, yukarıdaki bahsettiğimiz fonların elinde tuttukları emanet hesaplarındaki varlıkları “ödünç alma”larına olanak veriyor. O zaman da yukarıda bahsettiğimiz 2008 krizi benzeri riskler kat be kat artıyor.
Burada Bitcoin özelinde türev piyasalarının ne kadar etkili olacağı ile ilgili birkaç konuya değinmek gerek:
Kanun koyucular diğer varlıklarda olduğu gibi Bitcoin’de de emanet hesaplardaki dijital paraları ödünç alınmasına izin verecekler mi? Ödünç alma dediğimiz olay Bitcoin için kritik. Zira fiziksel olarak herhangi bir elle tutulur özelliği olmayan Bitcoin’e sahip olmanın tek yolu o Bitcoin’i taşıyan adresin Özel Anahtarı’na sahip olmak. Siz bir fon olarak emanet hesabınızdaki bir varlığı ödünç verdiğinizde Özel Anahtarı da verecek misiniz? Oldukça riskli.
Öte yandan Bitcoin’i şu an elinde tutanların büyük bir kısmının HODL’ler dediğimiz uzun vadeli ve Wall Street ile arası çok da iyi olmayan bir topluluk olduğunu söylersek yukarıdaki gibi emanet hesaplar vasıtasıyla yaratılabilecek türev araçlarının büyüklüğü o kadar da yüksek olmayabilir ve Bitcoin üzerinde korkulduğu gibi bir kontrol ya da risk oluşturmayabilir.
Sonuç
Bakkt, Wall Street’in Bitcoin’i kullanmak (ve belki de kontrol altına almak) için giriştiği ilk adım. Özellikle kurumsal yatırımcılara sağladığı faydalar nedeniyle kısa vadede Bitcoin’e değer katma ihtimali yüksek. Uzun vadede, Wall Street onu kendi dümenine kullanır ve üzerinde yaratacağı türev enstrümanlar ile kontrol altına alıp değerini potansiyel olarak düşürücü aksiyonlara girer mi, onu da hep birlikte göreceğiz. Ne olursa olsun, bir köşede duran ‘tu kaka’ alternatif bir yatırım aracı olarak kalmasındansa, büyük fonların yatırım yapabileceği ‘aşina’ bir araca dönüşme ihtimali olumlu bir gelişme.