Sahte ve taklit ürünlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Hatta bazı tahminlere göre dünyadaki ticaretin yüzde 3,3’ünü sahte ürün ticareti oluşturuyor. Peki Blockchain teknolojisi bunun önüne geçebilir mi?
Teknolojinin ve dijital dünyanın gelişmesiyle birlikte sahte ürün üretip bunları pazara çıkarmak oldukça kolay bir hale geldi. E-ticaret büyüdükçe zamanla sahte tüketim ürünlerinin üreme alanı hale geldi. Tüketiciler en çok tercih edilen ve en güvenilir olarak bilinen büyük pazarlarda dahi alışveriş yaparken ürünlerin orijinal olup olmadığına dair endişe duyuyorlar.
Sahte ürünler tüketiciler için risk oluşturuyor. Bu riskin boyutları is sahte ürünün çeşidine bağlı olarak değişiyor. Eğer sahte bir ayakkabı satın aldıysanız bu maceranın sonu muhtemelen ayakkabının çabuk eskimesi ve bir daha o mağazadan alışveriş yapmamakla sonuçlanır. Ancak söz konusu sahte ürün ilaçlarsa eğer tüketicilerin sağlığı büyük tehlikede anlamına geliyor.
2017 yılında ABD yetkilileri bir dizi baskın sonrası toplamda 1 milyar dolar değerinde sahte ilaç ele geçirmişti. Yani piyasadaki sahte ürünler artıyor ve daha da kötüsü, tehlikeli hale geliyorlar.
Mevcut altyapı ile çevrimiçi satılan tüm malları kontrol etmek mümkün değil. Çoğu zaman bu pazarlar birden fazla web sitesi kuruyor ve hem dükkan hem de satıcı hesaplarına sahip oluyorlar.
Blockchain teknolojisi ise tam bu noktada sahteciliğe karşı bir önlem olarak kullanılabilir. Teknolojinin vadettiği merkezi olmayan, dağıtık defter yapısı her işlemi takip etme imkanı sunuyor. Şeffaf ve güvenli yapısıyla bozulamayacak ya da kırılamayacak şekilde kayıt tutulduğunu düşünün. Ürünlerin takibi böylelikle çok daha kolay hale gelebilir ve ürünün sahte olup olmadığı tespit edilebilir.
Bunun mümkün olması için tüm endüstride standart hale gelecek bir blockchain ağı kurulması gerekiyor. Böylelikle ürün tedarik sürecindeki tüm paydaşlar birbirleriyle iletişim kurarak yapılan tüm değişikliklerden haberdar olurlar ve sahte malların tüketicilerle buluşmasını engelleyebilirler.
Blokchain teknolojisi sahte malların önlemek için net bir çözüm sunuyor, ancak işin zor kısmının çözülmesi gerekiyor: altyapının küresel ölçekte bir standart haline gelmesi.