Gazeteci ve enerji analisti Özgür Gürbüz, Dijitalage’de yayınladığı makalesinde son yıllarda hayatımıza iyice dahil olan blockchain teknolojisinin görünen faydalarının yanı sıra bir de madalyonun öteki yüzüne değiniyor. Blockchain teknolojisi hayatımızı birçok açıdan kolaylaştırırken kripto para cephesindeki enerji tüketimi dikkatlerden kaçmıyor.
Blockchain çoğumuzun hayatına kripto paralarla girdi ama bu teknolojinin bize sunduklarını parayla sınırlamak biraz haksızlık olur. İnternet gibi hayatımızı değiştireceği kesin ve belki de aynı internet gibi yarar ve zararlarını tartışacağımız bir konu. Peki, nasıl çalışıyor? Blockchain’i büyük bir sanal defter gibi düşünebilirsiniz. Onlarca farklı yerde kopyası olan, içinde siz ne isterseniz onu barındıran bir bilgi bankası. Onu sanal bir bellekten fazlası yapan ise bilgi transferine ve işlem yapma becerisine sahip olma özelliği.
Basitçe anlatırsak, yaptığınız herhangi bir işlem blockchain ağına gönderiliyor ve orada doğrulanıyor. Daha sonra da blockchain’de yeni bir veri olarak yerini alıyor. Zincirdeki herkes tarafından paylaşılan ve erişilebilen bir veri. Bu da haliyle şeffaflığı, güveni ve güvenliği artırıyor. Bilgisayarınızda veriyi kaybetseniz zincirden yeniden temin edebilir, değiştirmeye çalışılsa diğer kopyalarıyla aynı olmayacağı için fark edilebilir. Kulağa hoş geliyor ama madalyonun her iki yüzüne de dikkatlice bakmakta fayda var.
Blockchain’e yeşil tarafından bakalım
İşe yeşil tarafından bakalım. Bu teknolojiyi savunanalar, özellikle emtia ticaretinde blockchain’in bürokrasiyi azaltacağını, belgeleri ve aracıları aradan çıkararak hem çevreci hem de üretici ile tüketiciyi yakınlaştıracağı için sosyal bir ticaret modeli geliştireceğini öne sürüyor. Bu işin nerelere kadar gidebileceğini göstermek için yenilenebilir enerjide (rüzgâr ve güneş gibi) blockchain’i kullanılmasıyla ilgili planlardan bahsetmekte fayda var.
Özgür Gürbüz’ün yazısının tamamını Digitalage’den okuyabilirsiniz.