Gartner’ın yakın tarihli bir raporuna göre blokzinciri teknolojisi 2030 yılına kadar 3,1 trilyon dolarlık bir iş değeri yaratacak. Bu tür cesur tahminler ve dağıtık defter teknolojisine yönelik heyecan, blokzinciri henüz emekleme aşamasında olmasına rağmen bu teknolojiye yönelik yatırımların son yıllarda dramatik bir şekilde artmasına yol açtı.
Bu heyecanın yavaş yavaş azaldığını söylemek mümkün. İşletmeler her ne kadar blokzinciri teknolojisinin potansiyelini kabul etse de bunu mevcut sistemlerine uygulama konusunda daha ihtiyatlı davranıyorlar. Gartner’ın 2019 yılında CIO’lara yönelik yaptığı bir araştırma, sadece yüzde 11’lik bir kesimin gelecek 12 ay içinde blokzinciri kullanmayı planladığını ortaya çıkardı.
Hal böyle olunca geçtiğimiz yıllarda oluşan heyecan fırtınasının ardından akıllara çok temel bir soru geliyor: Blokzincirine gerçekten ihtiyacınız var mı? Varsa ihtiyacınıza en uygun blokzinciri türü hangisi?
Blokzincirine ihtiyacınız var mı?
Blokzinciri teknolojisinin temelleri kurcalamaya dayanıklı, dağıtık ve fikir birliği algoritmasını içeriyor. Bu nedenle bir işletmenin blokzincirine ihtiyacı olup olmadığını belirlemesi için şu soruları sorması gerekiyor:
1 – Veriler varlıklar arasında tutarlı olmalı mı?
2 – Veriler yazıldıktan sonra değişmeden kalacak mı?
3 – Katkıda bulunan birçok varlık var mı?
Eğer ilk soruya yönelik cevabınız “hayır” ise kalan iki soruyu cevaplama zahmetine girmeyin, işletmenizin blokzincirine ihtiyacı yok. Bunun yerine sorununuz için çeşitli çözümler bulunabilir. Örneğin, veriler varlıklar arasında tutarlı olması gerekmiyorsa, bir işletme elektronik tabloları veya belgeleri kullanabilir.
Yöneticiler ve operatörlerin bir noktada yazılı verileri değiştirmesi gerekiyorsa, blokzinciri uygun bir seçim olmaz çünkü veriler zincire girildiğindee herhangi bir değişikliğe izin verilmez. Bu durumda işletme, dağıtık defter teknolojisi yerine klasik bir veri tabanını tercih edebilir.
Üçüncü soruya gelince, bir kuruluş katkıda bulunan tek varlıksa veya birçok katkıda bulunan kuruluş arasında güven sorunu yoksa, verilerin dağıtılmasına da gerek yoktur. Dolayısıyla blokzinciri bu senaryo için de gereksiz görünüyor.
İşletmeniz için doğru dağıtık defter teknolojisini seçmek
Bir blokzinciri teknolojisine ihtiyacınız olduğunu doğruladıysanız sıradaki sormanız gereken sorular “izinli (permissioned) blokzinciri mi?”, “halka açık (public) blokzinciri mi?” olacak. Doğru soruları sormak işletmeniz için oldukça kritik:
1 – Birden fazla tanık için gelişmiş güvenlik ve mutabakat zorunlu mu?
2 – Bir işleme devam etmek için hangisine ihtiyacınız var: bir grup seçici ve güvenilir varlıklar mı, yoksa bir grup genel anonim varlıklar mı?
İlk sorunun cevabı “hayır” ise, işletmenizin iş akışı yönetimi veya imzalama süreci gibi farklı bir çözümü düşünmesi gerekir. İkinci soru için, işletmenizin bir grup seçici ve güvenilir varlığa ihtiyacı varsa izinli bir blokzinciri düşünebilirsiniz. Öte yandan, işletmenizin bir grup halka açık anonim varlığa ihtiyacı varsa, herkese açık bir blokzinciri kullanmalısınız.
Blokzincirinin ticari etkisine şüpheci bir bakış
Yatırımcıların, danışmanlık firmalarının ve girişim dünyasının blokzinciri hakkındaki tüm heyecanına ve umutlarına rağmen bu teknoloji her konunun kurtarıcısı değil. Nitekim, Gartner’ın 2019 CIO anketine göre, önümüzdeki 12 ay içinde blokzincirini kuran veya kuracak olan CIO’ların sayısı hala son derece mütevazı. Bu da katma değer sağlayan blokzinciri kullanım durumları hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor.
En önemli sorunlardan birisi de ölçeklenebilirlik. Bir şirketin ölçeklenebilirliği, temel iş modelinin şirket içinde ekonomik büyüme potansiyeli sunduğu anlamına gelir. Blokzincirinin mevcut tasarımı göz önüne alındığında, devasa bir düğüm hacmini destekleyen gerçek bir merkezi olmayan dağıtılmış defter tutarken ölçeklenebilir blokzinciri arayışındaki başarı kolay gözükmüyor.
Örneğin, Ethereum veya bitcoin iş kanıtı kullanan halka açık blokzinciri platformu olarak, ağdaki her düğümün her işlemle devam etmesini, işlem süreci kapasitesini ve verimini sınırlamasını gerektiriyor. İzinli bir blokzinciri ise biraz daha iyi ölçeklenebilirliğe sahipken, merkezileştirmeye doğru kayarak bir blokzinciri ihtiyacını sorgulatıyor. Ölçeklenebilirlik sorunu nedeniyle, işlemlerin hızlı bir şekilde ilerlemesini gerektiren sektörlere blokzincirini uygulamak pratik değil.
Blokzinciri teknolojisi genel amaçlı bir teknoloji olarak övülse de her iş probleminin çaresi olmadığı açık. Bu bağlamda işletmenizin bir blokzincirine ihtiyacı olup olmadığını bilmek oldukça önemli. Blokzincirinin bebeklik dönemine rağmen dünya çapındaki işletmeler hala ödeme, izlenebilirlik ve kimlik yönetiminde birçok başarılı kullanım senaryosuna sahip ve bu da blokzinciri potansiyelinin hala keşfedilmeyi beklediğini gösteriyor.
*Hoang Giang Tran’ın Forbes.com’da yayımlanan makalesinden özetlenmiştir.
İşletmenizin blokzinciri teknolojisine ihtiyacı olup olmadığını daha detaylı bir şekilde araştırmak için Karl Wüst ve Arthur Gervais’in kaleme aldığı “Do you need a Blockchain?” makalesine göz atabilir ve buradaki akış şemasından yararlanabilirsiniz.